Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
ihsan oktay anar'ın postmodern simgesel bir romanıdır.
Amat romanında her sey döngüselliğe işaret eden simgesel bir anlam taşır. Kişiler ve temsil ettikleri anlamlar, geçmiş zaman boyutlarında yer tuttuğu için bugüne seslenen bir anlam dizgesi taşımazlar. Üstelik geçmişteki olumlu efsane, menkıbe tarafları da değiştirilmiştir. Buna göre karşımızda gerçeğin yerine konmuş günahkar kişilerin keyifli bir üslüpla anlatımı vardır. Biz de simgeler etrafında bu isimleri, şeytan ve onun adeta esiri olanlar ile insan biçiminde ayırdık. Romanda kişi sayısı yetmiş civarındadır. Ancak bunların bir kısmı sadece isim veya küçük bir ayrıntı olarak yer almıştır. Dolayısıyla bir tasnif sistemiyle yaklaşmak romanın söylemek istediği veya istemediği dünya, oyun veya gerçeklik içinde bir anlam tasıyacaktır. Buna bağlı kalarak kişiler yazarın kurguya yerleştirdiği mantık çerçevesinde anlamlı hale gelir. Bu çerçeve ölüm ve hayat diye belirlenebilir. Ölümü arayan veya ondan kaçanlar ile ölümü düşünmeden yaşayanlar, şeytan ekseninde ortaya çıkar. Romanın merkezi figürleri Kırbaç Süleyman, Diyavol Paşa, Nuh Usta'dır, digerleri bu isimleri genişletmeye yarar. Kişiler ayrıca devriye anlayışının uzantıları olarak bir anlama sahiptirler. (Ertan örgen)
denize ve denizciliğe doyuran kitap. bir tayfadan daha tayfa hissedeceksiniz kendinizi. yalnız zor okunur dostlar. günde 40 sayfa okursanız kendinizi ballı adledin. ama yine de buna değer. pupa yelken...
ekleme :
adledin değil addedin dostlar. akıl atletlerde hep :/
Yazarın denizcilik terimleri ve tarih kitaplarına çalışarak yazdığı enfes bir roman.
Yazarın kendine özgü felsefik/simgesel anlatımının en lezzetli örneklerinden biri.
Tekrar tekrar okunası bir ıhsan oktay anar romanı.
Hele ki daha roman yazmayacagini söyledikten sonra mevcutlar daha bir kıymete bindi.
Umarız biz yalancı çıkalım da o bir roman daha yazsın.
bitirdiğinizde aklınızda binlerce soru ve koca bir boşluk kalır. soruların cevabını bulmak ve boşluğun nedenini aramak bir ömür sürebilir.
evet, ihsan oktay anar'ın postmodern tarzda ele aldığı ve okuyucunun sırtına büyük bir yük koyduğu, simgesel-imgesel bir eser. eserde anlamını bilmediğiniz binlerce kelime var ve buna rağmen sıkılmıyorsunuz. sanırsınız yazar yıllarca denizde savaşmış ve bulunmuş bir mürettebat. o kadar gerçekçi betimlemeler ve denizcilik ile ilgili binlerce kelimeler kullanıyor ki kitabı bitirene değin kendinizi amat'ta hissediyorsunuz. hissetmekle kalmayıp; diyavol, nuh, süleyman, gobelez, ali ve ne kadar kahraman varsa onların yerini alıyorsunuz.
sonunu düşünmeden yapılan hataların neye mal olduğu, dökülen insan kanının kimin işine yaradığını net bir şekilde sunuyor. ( biliyorum ki döktüğün siz değil, yalılarda yaşayan ve şiir yazıp siz hakir gören nazik adamlar içecektir. kostantiniye'nin nazik beyleri kanla beslenir ama siz değil! bu yüzden siz onlardan temizsiniz.)
benliği için cinayet işleyen insanların toplandığı yer, ölümsüzlük sırrını arayan bir insan, daim doğruları söyleyen diyavol (manası şeytan)...
'sen bilmek istiyorsun ben ise unutmak.' bildiklerimiz ağır, gördüklerimiz ağır.
başarılı olmak için suçsuz insanları öldürmekten çekinmeyen kişioğulları, çekilen kara bayrak ile kapatılmayacak kadar büyük suçlar. ilk defa birini öldürdüğünüzde bir babayı, bir eşi, bir arkadaşı, bir oğlu, bir komşuyu, dünyadaki bütün insanları öldürmüş olusunuz. müthiş bir öz eleştiri.
değişim/dönüşüm.
not: müratul memalik'i okuyabiliriz herhalde artık.-gülücük
güzel bir kitap sizi bekliyor. 'alesta!'
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |