Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
buşraBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
muğlalı katliamı ya da özalp katliamı olarak tarihine geçen kara lekeye dair yazılan ahmed arif şiiridir.
bu ülkenin kara kaplı defterinde, çokça kara lekeler var. ve her gün bir yenisi daha ekleniyor. tarih üç maymunu oynayanları da unutmayacak bu kesin. ama ne çare ki iş işten geçmiş olacak. her şeyin başını alıp nereye gittiği belli olmayan zihniyetin de, elbet bir sonu gelir diye düşünüyorum.
bu katliamda; iran sınırından bölgeye gelen bazı kesimlerin, van'ın özalp ilçesinde yaşayan halkın hayvanlarına el koyması ile başlar. köylülerin o dönemdeki ilgili mercilere bu durumu bildirdikleri halde, herhangi bir müdahale yapılmadığı için, kendi çözümlerini üretme yoluna gidip, silahlanarak tek geçim kaynakları olan hayvanlarını kurtarmanın peşine düşerler. bir kısmını geri alırlar. olayın duyulmasının ardından, merkezden emir gelir ve dönemin cumhurbaşkanı olan inönü, mustafa muğlalı adındaki komutanı görevlendirip, halkın devlete karşı isyan başlattığı ve bu isyanın bastırılması gerektiği emrini verir. bu sebeple muğlalı gelir ve her evden alır bir kişiyi. toplamda 33 kişi, elleri arkadan bağlı bir halde köye uzak bir alanda kurşunlanır. katliamın gerçekleştiği sefo deresi daha sonra askeri tampon bölge olarak ilan ettirilip, bugüne kadar da cenazelerin hiç birisine yaklaşılmasına dahi müsaade edilmemektedir, yasaklı bölge hala bir kara lekedir. ve birbirine karışmış toprak üstünde bir avuç kemik şimdi 33 beden..bu olay ile ilgili gazeteci yazar günay aslan'ın uzun zaman önce kaleme aldığı "yas tutan tarih/33 kurşun" kitabında da geçmektedir.
"vurulmuşum
düşüm, gecelerden kara
bir hayra yoranım çıkmaz
canım alırlar ecelsiz
sığdıramam kitaplara
şifre buyurmuş bir paşa
vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız.."
gökyüzüne bakmayı alışkanlık haline getiren araç.
bir haber de çok anlamlı bir fotoğraf gördüm. başında yazması ve arkasında karlı dağları ve düz bir ovada, bir kadın uçurtmayı tutmaya çalışıyor.ve kendi kendime söylenmeye başladım..
aslında en çok da çocuklar içindir gökyüzüne bakmayı alışkanlık haline getirmek ve bir de çocuk yürekliler için, mavi umutlar besleyip masmavi düşler kurmak için..
ama, artık uçurtma uçuracak çocuğu kalmamış nice kentlerimiz var! ve kadınlar,o koca yürekli derin acılı analar..onlara kaldı yine her yük gibi bu da..onlar uçuruyor artık ucuna kan damlamış uçurtmaları..
ve o kentlerin uçurtmalarına bırakıyorlar ağıtlarını, birileri belki duyar diye
.
.
.
"beni ibret olsun diye asacaklar ama ben ölümden korkmuyorum" sözleri ile, tarihe mıh gibi kazınan, çakır gözlü, başı dik ve onurlu duruşu ile hafızalardan hiç silinmeyecek, cunta döneminin sadece bedenini(!) katlettiği insan yürekli insan..
gökçe fidan.. erdal eren.. dal gibi bedeni ile demir (!) zihniyete başkaldırının en onurlu kişilerindendir. faşizanlığa boyun eğmeyen, mamak'ın kan kusan duvarlarına gölgesi düşmüş koca yürekli çocuk(!)
"geldiğimizde otlar yemyeşildi
ve kuzeydeydi güneş
kömür deposu boşaldı işte
mamak'a sonbahar geldi..."
"asmayalım da besleyelim mi?" dediler ve beslemeden astılar. en kısa yoldan en kısa zamanda.
"ankara adın kara
nasıl kıydın erdal'a..."
kimi çevrelerce "erken yeşeren dal" diye de anılmakta.
ve mezar taşında adı, soyadı ve doğum tarihi (!) yani yaşı büyütülerek idam edildiği için bir gönderme niteliği taşıyan 1961 yazılmakta.
peki tarihe geçen bu kara leke, ders oldu mu? tabiki de hayır!
cunta dönemleri hiç bitmedi
hala taptaze duruyor yanı başımızda
hala düşünceler prangalanıyor
hala insanlar özgürlük istediği için katlediliyor
..ve hala demir zihniyet iş başında!..
ve de her yer hala kapkara!
stranları(şarkı/türkü) dile getiren kürt sözlü edebiyatının ozanlarına verilen isimdir.
deng-bej (söz/ses-söyleme/söyleyen).
zaten, kürt edebiyatının geçmişten günümüze kadar gelmesinde en büyük payı olanlar dengbejlerdir.
kız kaçırmalar, sevdalar, isyanlar, yıkımlar, sürgünler... hep bu dengbejlerin sesinden aktarılmıştır.
dengbej, bir elini kulağına dayar ve başlar söylemeye. divanda bağdaş kuran mirler de uzak çok uzak zamanlara dalar. tütünden sararmış parmak uçları ile çektikleri tespihlerin çıkardığı ses ve odanın tavanında biriken tütünün dumanı, esir olur dengbej'in ağzından dökülen stranlara.
bir kültürün, geleneğin kadim bekçileri. var olsunlar.
sürgünün uzun soluklu üstadı mehmed uzun'un ölümsüz eseri.
"anılar insan aklının bir köşesinde gizlice yaşar ve anılar, insan yüreğine konar" der usta yazar bu ölümsüz eserinde. eserine ruh katmış kahraman memduh selim'in yitik aşkını konu alır. yüreği bazen mutluluktan,bazen de hüzünden coşan ve hiçbir zaman ondan uzaklaşmayanların hikayesidir.
aşkın tarifini ise şöyle yapar;
"aşk: üç harf, a-ş-k. küçük bir kelime.ancak anlaşılması güç bir dünya, bir ömür. tüm bir ömrün anlamaya yetmediği bir duygu. kelimelerin anlatmaya yetmediği bir deprem. akla değil, yüreğe sorulması gereken şey. yalnızca yoksul yüreğin taşıdığı, onun acısını damla damla hissettiği afet. yaşamın en ışıltılı, en canlı olduğu yerde çoğalan güzellik. aşk, yürek ve sözcükler. sözcükleri unutmamak lazım. duyguların içine akıp şekillendiği, duyguların onlarla süslendiği araçlar. yaralı yüreklerin imdadına yetişen ilaçlar. sözcükler; mutlu yüreklerde açan tomurcuklar."
.
.
.
'insanın insanlığa hizmet etmesi onu ölümsüz kılar. bu yüzden ben ölümden hiçbir zaman korkmadım'
ölümsüzsün üstad! hizmetlerine minnet ve saygı ile..
1. | rehberus | |
2. | pozitifbakış | |
3. | Levla Hanımm | |
4. | ffuzuli | |
5. | cahil kelimeler | |
6. | August Landmesser |
İDAL* | 215 yeni konu açtı Son konu 05.11.2023 03:52 - 1,136 yeni entry girdi Son entry 17.11.2023 21:58 | takip etme | |
ffuzuli | 1 yeni konu açtı Son konu 07.02.2016 21:43 - 66 yeni entry girdi Son entry 18.05.2016 16:03 | takip etme |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |