muğlalı katliamı ya da özalp katliamı olarak tarihine geçen kara lekeye dair yazılan ahmed arif şiiridir.
bu ülkenin kara kaplı defterinde, çokça kara lekeler var. ve her gün bir yenisi daha ekleniyor. tarih üç maymunu oynayanları da unutmayacak bu kesin. ama ne çare ki iş işten geçmiş olacak. her şeyin başını alıp nereye gittiği belli olmayan zihniyetin de, elbet bir sonu gelir diye düşünüyorum.
bu katliamda; iran sınırından bölgeye gelen bazı kesimlerin, van'ın özalp ilçesinde yaşayan halkın hayvanlarına el koyması ile başlar. köylülerin o dönemdeki ilgili mercilere bu durumu bildirdikleri halde, herhangi bir müdahale yapılmadığı için, kendi çözümlerini üretme yoluna gidip, silahlanarak tek geçim kaynakları olan hayvanlarını kurtarmanın peşine düşerler. bir kısmını geri alırlar. olayın duyulmasının ardından, merkezden emir gelir ve dönemin cumhurbaşkanı olan inönü, mustafa muğlalı adındaki komutanı görevlendirip, halkın devlete karşı isyan başlattığı ve bu isyanın bastırılması gerektiği emrini verir. bu sebeple muğlalı gelir ve her evden alır bir kişiyi. toplamda 33 kişi, elleri arkadan bağlı bir halde köye uzak bir alanda kurşunlanır. katliamın gerçekleştiği sefo deresi daha sonra askeri tampon bölge olarak ilan ettirilip, bugüne kadar da cenazelerin hiç birisine yaklaşılmasına dahi müsaade edilmemektedir, yasaklı bölge hala bir kara lekedir. ve birbirine karışmış toprak üstünde bir avuç kemik şimdi 33 beden..bu olay ile ilgili gazeteci yazar günay aslan'ın uzun zaman önce kaleme aldığı "yas tutan tarih/33 kurşun" kitabında da geçmektedir.
"vurulmuşum
düşüm, gecelerden kara
bir hayra yoranım çıkmaz
canım alırlar ecelsiz
sığdıramam kitaplara
şifre buyurmuş bir paşa
vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız.."