Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

enparlakyıldız

Bu üye Çaylak

Bu üyenin profil sayfasına git

15 entry 1 konu hiç puanı yok
15.05.2025 21:35 son işlem tarihi takip etme takip et

Rüveyda

RÜVEYDA

fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına

bir güvercin uçurup kıtalar arasından

çağırdın beni

geçerek birer birer sürgün kanyonlarını

derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına

yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı

yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı

yetim çığlıklarımı duyurmak üzere sana

koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına

adını söylemek istemiyorum

her hecesi amansız bir kor dudaklarımda

her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım

zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım

adını söylemek istemiyorum

Rüveyda dediğim zaman

anla ki, senin için yürüyor kelimeler

çığlığımın atardamarlarından

hangi yıldızdır bilmem, gözlerin

kayar da üzerime Rüveyda

önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime

sonra açılır önümde ıstırab vadileri

silik renkleriyle adımlarıma

çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir

hayalin bittiği menfeze doğru

alaca bir at koşar içimde

zamansız, mekansız nefese doğru

uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair

yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda

oysa Rüveyda

baştan başa ben

kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim

kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden

bir anlatsam nasıl utandığımı

bir doğrulsam eğrildiğim yerden

ağarır tanyeri nilüferlerin

alaca bir at koşar içimde

ezer toynaklarıyla anılarımı

sular köpürmemeliydi Rüveyda

kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin

ben zehire alışkınım, şerbete değil

rüyalar nefret eder avare duruşumdan

kabuslar çekerek ancak derdimi yeryüzünde

sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber

ben her gece bir mehdi türküsüyle çilekeş

yargılamak için zeval kayıtlarını

inkilap bekliyorum

hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin

uzanır da gönlüme Rüveyda

derinden bir ok saplanır bağrıma

beynimi çağıran bir sese doğru

alaca bir at koşar içimde

zamansız, mekansız nefese doğru

varlığın cinayettir memleketimde işlenen

akıtır kanını asil pehlivanların

yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi

varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın

artık eskisi gibi bakamıyorsun

göklerinde bir belkıs otururdu Rüveyda

binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin

güneş bir ane gibi dururdu başucunda

artık dokunamıyor kakülün bulutlara

karalara bürünmüş saçlarında dolunay

Nurullah GENÇ 

Şair kendisi şiirin hikayesini de anlatmıştır. Güzel şiir yazana da yazdırana da aşkolsun

03.10.2024 04:27
  1. sessizlik bazen her şeyden daha gürültülü

    Yalnızlık

    Hayatta en değer verdiğim şey

    Sessizliğime yalnızlığıma saygı gösterilmesi birinci önceliğim

    Ama bizim ülkede mümkün değil

    Herkes birbirinin alanına girmese

    Mesela mis gibi yaşarız

     
  2. En sevdiğiniz peynir

    Onu yiyene kadar bütün peynirlere aynı mesafedeydim. Sadece karın doyurmak ve lezzet artırmak için bir yiyecekti peynir. Bir gün diyarbakır tandır peynirini yedim ve fikrim değişti. Minik minik tereyağ gibi birikimler vardı üsütünde, nasıl bir lezzet...

     
  3. Sezen Aksu

    O kadar güzel şarkı sözü yazmış

    Bir o kadar kötü şarkı sözü yazmış biri

    Aşıkken mükemmel üretici

    Sanırım aşk olmayınca o üreticiliği azalıyor

    Zamanına zamanının sonrasına hitap eden başka bir pop icracısı, şarkı sözü ve müzik yazarı yoktur.

    Keşke yine güzel şeyler yazsa da dinlesek

    Zamanın ruhunu en iyi o anlatır gibi geliyor

     
  4. kızmak yerine susan insan

    O anın intikamını

    En mutlu anında almayı planlarım:)

     
  5. çocukluk oyuncaklarımız

    Hemen her şey oyuncaktı uzun süre

    Benim zamanımda lego benzeri tak çıkar oyuncaklar yeni çıkmıştı.En uzun süre oynağdığım oyuncağım onlar olmuştu. Yumuşak bebekler ki lahana bebek denilen türü vardı. Lahana bebek gerçek bebek boyutlarına yakın onun kadar ağır, saçları neon ve güzel kokacak şekilde yapılmıştı.

    Yemek yapmak için araç ve gereçler vardı. Alüminyumdan mutfak setim vardı, misafir çocukları yamultup kırana kadar epeyce oynamışlığım vardır. Ama genel olarak baktığımızda 80-90 yılları çocukları objeler ile oynadı. Sanal değil de dokunup, şekil verebileceğimiz, üretebileceğimiz şeylerdi oyuncaklar.