Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

enparlakyıldız

Bu üye Çaylak

Bu üyenin profil sayfasına git

1 entry hiç konu açmadı hiç puanı yok
03.10.2024 04:27 son işlem tarihi takip etme takip et

Rüveyda

RÜVEYDA

fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına

bir güvercin uçurup kıtalar arasından

çağırdın beni

geçerek birer birer sürgün kanyonlarını

derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına

yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı

yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı

yetim çığlıklarımı duyurmak üzere sana

koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına

adını söylemek istemiyorum

her hecesi amansız bir kor dudaklarımda

her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım

zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım

adını söylemek istemiyorum

Rüveyda dediğim zaman

anla ki, senin için yürüyor kelimeler

çığlığımın atardamarlarından

hangi yıldızdır bilmem, gözlerin

kayar da üzerime Rüveyda

önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime

sonra açılır önümde ıstırab vadileri

silik renkleriyle adımlarıma

çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir

hayalin bittiği menfeze doğru

alaca bir at koşar içimde

zamansız, mekansız nefese doğru

uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair

yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda

oysa Rüveyda

baştan başa ben

kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim

kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden

bir anlatsam nasıl utandığımı

bir doğrulsam eğrildiğim yerden

ağarır tanyeri nilüferlerin

alaca bir at koşar içimde

ezer toynaklarıyla anılarımı

sular köpürmemeliydi Rüveyda

kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin

ben zehire alışkınım, şerbete değil

rüyalar nefret eder avare duruşumdan

kabuslar çekerek ancak derdimi yeryüzünde

sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber

ben her gece bir mehdi türküsüyle çilekeş

yargılamak için zeval kayıtlarını

inkilap bekliyorum

hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin

uzanır da gönlüme Rüveyda

derinden bir ok saplanır bağrıma

beynimi çağıran bir sese doğru

alaca bir at koşar içimde

zamansız, mekansız nefese doğru

varlığın cinayettir memleketimde işlenen

akıtır kanını asil pehlivanların

yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi

varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın

artık eskisi gibi bakamıyorsun

göklerinde bir belkıs otururdu Rüveyda

binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin

güneş bir ane gibi dururdu başucunda

artık dokunamıyor kakülün bulutlara

karalara bürünmüş saçlarında dolunay

Nurullah GENÇ 

Şair kendisi şiirin hikayesini de anlatmıştır. Güzel şiir yazana da yazdırana da aşkolsun

03.10.2024 04:27
  1. Rüveyda

    RÜVEYDA

    fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına

    bir güvercin uçurup kıtalar arasından

    çağırdın beni

    geçerek birer birer sürgün kanyonlarını

    derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına

    yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı

    yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı

    yetim çığlıklarımı duyurmak üzere sana

    koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına

    adını söylemek istemiyorum

    her hecesi amansız bir kor dudaklarımda

    her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım

    zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım

    adını söylemek istemiyorum

    Rüveyda dediğim zaman

    anla ki, senin için yürüyor kelimeler

    çığlığımın atardamarlarından

    hangi yıldızdır bilmem, gözlerin

    kayar da üzerime Rüveyda

    önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime

    sonra açılır önümde ıstırab vadileri

    silik renkleriyle adımlarıma

    çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir

    hayalin bittiği menfeze doğru

    alaca bir at koşar içimde

    zamansız, mekansız nefese doğru

    uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair

    yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda

    oysa Rüveyda

    baştan başa ben

    kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim

    kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden

    bir anlatsam nasıl utandığımı

    bir doğrulsam eğrildiğim yerden

    ağarır tanyeri nilüferlerin

    alaca bir at koşar içimde

    ezer toynaklarıyla anılarımı

    sular köpürmemeliydi Rüveyda

    kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin

    ben zehire alışkınım, şerbete değil

    rüyalar nefret eder avare duruşumdan

    kabuslar çekerek ancak derdimi yeryüzünde

    sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber

    ben her gece bir mehdi türküsüyle çilekeş

    yargılamak için zeval kayıtlarını

    inkilap bekliyorum

    hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin

    uzanır da gönlüme Rüveyda

    derinden bir ok saplanır bağrıma

    beynimi çağıran bir sese doğru

    alaca bir at koşar içimde

    zamansız, mekansız nefese doğru

    varlığın cinayettir memleketimde işlenen

    akıtır kanını asil pehlivanların

    yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi

    varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın

    artık eskisi gibi bakamıyorsun

    göklerinde bir belkıs otururdu Rüveyda

    binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin

    güneş bir ane gibi dururdu başucunda

    artık dokunamıyor kakülün bulutlara

    karalara bürünmüş saçlarında dolunay

    Nurullah GENÇ 

    Şair kendisi şiirin hikayesini de anlatmıştır. Güzel şiir yazana da yazdırana da aşkolsun