Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

yelkovan

paylaş araştır

 

  1. analog saatlerde dakikayı gösteren çubuktur

     
  2. günde 22 kez akreple üst üste gelen saatteki uzun çubuk.

     
  3. Türkiye Türkçesine ait bir kelimedir.

    kullanımı 1400 yılından öncesine dayanır. Yelkoğan, boş gezen, havai anlamında. Yelmek ise koşmak, hızlı gitmek demek.

     
  4. saatlerde akrebin kankası. ama ilk okuken zeo jaweedin bir parçasının bir mısrasını aklıma getirdi

    Akrep ve yelkovanın getirdiği bir yarıştayım

    Geldi gitti gençliğim kalan için telaşlıyım

    Hergün aynadaki kabusla savaştayım ben

    Dokunsalar ölecek kadar yüksek bir yamaçtayım

     
  5. Çok eskilerden , büyüklerimizden duyduğum bir efsaneyi buraya not düşeyim.

    Yaylalarımızda kalma süresi bellidir.

    bu süre dolunca insanlar hayvanlarını da toparlar, aşağıya köylerine göç ederlermiş.

    Kesinlikle kışı yaylada geçirmezlermiş.

    Mayıs ortalarında yaylaya doğru başlayan göç 4-5 ay sonrasında sonbaharda tersine dönermiş.

    efsaneye göre ( Ki şahit olan büyüklerim de var ) eğer bu süre geçirilir ve orada kalınırsa.

    Korkunç bir gürültüyle yaylayı aşağı doğru süren bir güçten bahsediliyor.

    Adını "yelkovan" koymuşlar.

    Ürken hayvanlar sahiplerini dinlemeyerek korkuyla dağlardan aşağı doğru tüm güçleriyle koşmaya

    başlıyorlarmış.

    Uğultulu bir rüzgar sesi bütün vadiyi dolduruyormuş ama fırtına falan olmuyormuş.

    Önüne geleni süpürüp atan bir şiddeti ve gürültüsü varmış.

    ne olduğunu hiçbir zaman açıklamadılar.

    Bana kalırsa daha yükseklerde düşen çığ gürültleri ya da dağlardan zamanla aşınan, ufalanan kayaların gürültüleri olabilir. Belki yer altındaki hareketliliktir. Çünkü maden suları çıkan, kaplıcalar bulunan bölgeler var.

    bize sadece: " bu dağların gerçek sahipleri var, süreyi doldurduğumuz zaman bizi burada istemiyorlar" diyorlardı. :)

     
  6. acelesi neyse akrebi kovalayıp durur.

     
  7. duvar saatinde her saniye atışında ses çıkarıp kafa şişiren saat parçası. bu saati bir gün kıracağım, du bakalım.

     
  8. tekrar sordum.

    Baştan sona anlattı.

    Bunu ancak yaşayan bilir, dedi.

    bütün yayla halkı şahit olmuştur dedi.

    O akşam hava çok güzeldi.

    Gayet sakin bir akşam geçiriyorduk.

    Yaz sonu gibi, sonbahar gelmek üzere.

    Herkes uyudu.

    şafak vakti olan olmuş.

    gece üçten sonra,

    sabaha yakın...

    ... teyze namaza kalkmış abdest alıyormuş.

    yayladaki bütün hayvanlar, büyükbaş, küçükbaş, atlar, çoban köpekleri

    bir anda bağırıp ağlamaya başlamışlar.

    aniden, hepsi birden ...

    can havliyle yayladan aşağıya koşmaya başlamışlar.

    ayağı kırılanlar, telef olanlar, kayalardan yuvarlananlar...

    400 kiloluk bir öküz bizim evin içine düştü diye anlattı.

    Allah korudu birimize bir şey olmadı.

    hayvan o korku ve panikle önüne bakmadan kaçmaya başladığı için kendini evin içinde bulmuş.

    bazı insanlar bilimsel bir açıklama yapmışlar:

    mevsim geçişlerinde toprakta bulunan soy metaller elektrik boşalması meydana getirirler.

    Bunu insanlar algılayamayabilir fakat gerilimin şiddeti hayvanları aşırı derecede etkiler.

    namaza kalkan teyze ise olayı şöyle anlatmış:

    alacakaranlıkta, yaylanın en yüksek noktasında ( oranın adını söylüyor ) beyaz bir atın üzerinde, tamamen

    beyazlar içinde, başı gökyüzüne doğru uzanan heybetli bir adam gördüm. ( sanırım gandalf gibi bir şey )

    Elindeki uzun kamçıyı yaylaya doğru salladı ve kamçı şimşekler çakarak her bir hayvanın üzerinde patladı.

    ondan sonra hayvanlar korkup kaçmaya başladı.

    adam atıyla yaylanın karşısındaki dağa geçmiş ve dağı dörtnala tırmanarak ortadan kaybolmuş.

    Tabi erkekler hemen toplanmışlar. Bir tanesi tuz kayasının üzerine çıkmış ve yüksek sesle ezan okumaya başlamış. ( hayvanlara tuz döktükleri kaya )

    Diğerleri de evlerinden tüfeklerini getirmişler ve yayla tüfek sesleriyle inlemiş.

    Tabi gün ışır ışımaz herkes topuk.

    Hayvanların peşinden inerek yaylayı terk etmişler.

    atları kaçtığı için, indiremeyecekleri kadar çok tereyağı ve peyniri olan bir aile mecburen yaylada kalmış.

    ikinci gece başlarına gelenleri anlatmışlar ama pek de inanılır gibi değil.

    yaylanın ortasındaki düzlükte, ikinci gece, sabaha kadar, bir şeyler oyun oynamışlar...

    öyle anlatıyorlar.

    ne olduklarını tam söyleyemedi.

    Ne oynadıkları da tarif edilmiyor.

    köy halkının Hepsi birden yabani tohum karışmış ekmek yemediğine göre

    bilmiyorum işte o gece ve takip eden gece bu gariplik başlarına gelmiş.

    şimdiki gibi mobese kameraları olsaydı, belki bir şey yakalardık.

    ya da şu meşhur starlink bir şeyler yakalayabilmiş midir acaba diye her yere haber salardık.

    belki cep telefonu olan biri görüntü almıştır diye herkesi arardık.

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.