Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
mezopotamya'ya en yakın olan en yüksek bölge günümüzde cudi dağı olarak adlandırdığımız yer.
yüksekliği 2124 metre.
tufanın bölgesel olduğunu söylüyor ve aksi durumun matematiksel olarak mümkün olmadığını belirtiyor.
sular toroslara kadar gelip dayanmış.
o dönemdeki 6 devlet sular altında kalmış. ( kayıtlardan bahsediyor )
günümüzde ise 21 devletin sınırları içinde kalan bölgeler etkilenip sular altında kalmışmış.
geminin sularla birlikte harekete geçtiği yerin Ras denen yer olduğunu söylüyor.
Musul çok ötede kalıyor, geminin yapıldığı yer Irak, Ras denen yerdir diyor.
evet eski kayıtlara göre:
Asur, Babil, Akad, Elam, Gudi medeniyetleri, tufanın 6 gün ve 6 gece sürdüğünü kayıtlara geçirmiş.
Tevrat tufanın 100 gün sürdüğünü belirtmiş.
6 gün 6 gece iddialarının daha mantıklı olduğunu açıklıyor.
( Hud 44 )
peki tevrat neden ararat demiş ?
mö 597 yılında babil kralı nebukadnezar kudüs'ü işgal ediyor ve musevileri vergiye bağlıyor.
bu yaklaşık 5 yıl sürüyor.
Hitit kralı ve mısır kralı bir toplantıda şöyle söylüyor:
bu vergi için bu kadar yola değmez.
bu vergi bu masrafı karşılamaz.
vergiyi göndermeyin.
göndermiyorlar ve kudüs babilliler tarafından kuşatılıyor. ( Mö 586 )
tüm tevrat hafızları öldürülüyor.
vergi ödemeyen kralı, tüm ileri gelenleri ve sağ kalanları babil'e götürüyorlar.
kralın gözlerine mil çekiliyor ve kral asılıyor.
yahudi aileler tüm bölge yerleşim yerlerine azar azar dağıtılıyor.
museviler 300 yıl boyunca kutsal metinlerinden mahrum kalıyorlar çünkü tüm bilgi sahipleri kudüs'ün işgaliyle öldürülüyor ve kayıtlar kayboluyor.
Süleyman mabedi çöküyor.
300 yılın ardından , annesi yahudi olan pers kralı koreş'in yanına gidiyorlar.
koreş, yahudilere özgürlüklerini geri veriyor ve bunun teminatçısı oluyor.
azra başkanlığında babil'de bir konsül toplanıyor ve tevrat adı altında metinleri toparlıyorlar.
dağınık haldeki musevilere hafızalarında kalanları toparlamak için mektuplar yazılıyor.
bu arada bulunan ( o dönemde çıkarılan ) tabletlerden de yararlanıldığı belirtiliyor.
tufan bilgileri bu nedenle tahrif edilmiş olarak tevrat kayıtlarına geçiyor. ( tabletlerden alınan yüzde yüz doğru olmayan bazı bilgiler. )
ararat ( urartu ) dağlarına şeklinde yuvarlak bir ifadeyle geminin yanaştığı dağ kayıtlara geçiriliyor.
ararat'a dönüşme hikayesi ise ibraniceden aramiceye ( Hıristiyanlık dönemi ) çevrilen urartu kelimesinin a-ra-rat olarak okunarak çevrilmesi...
Hz. Nuh ve eşi Emne'nin cizre'de kabirlerinin bulunduğunu belirtmiş. ( eşinin bedeninin bozulmadan durduğunu belirtiyor. )
torunu idil'e 28/30 km. uzaklıkta Bâbaluh ( Bâluh ) denen yerde
oğlu, suriye-türkiye-ırak arasındaki Derabun köyünde ( dayrabun/deyrabun köyü ) sanırım burada bir ibadet yeri var ki bu
ismi almış.
zirvesi kalıcı buzullarla kaplı olan, temiz içme suyu bulunmayan ve çok yüksek olan ağrı dağı'nın konuyla herhangi bir ilgisi yokmuş ve zaten urartu dağları sayıldığı zaman içerisinde ağrı dağı geçmiyormuş o dönemde.
gemiye güvercin ağzında gelen zeytin dalının cudi'yi işaret ettiğini belirtiyor.
cudi dağı çevresinde günümüzde dahi zeytin ağaçları var.
Ağrı dağı civarında böyle bir iklim ve bitki örtüsü yok diyor.
asur kralı Sanherib bir sefer dönüşünde cudi dağının bulunduğu bölgeden geçer.
bölgenin o tarihteki adı Karda'ymış.
ona cudi dağının başındaki nuh'un gemisinin kalıntıları gösterilir.
o da bir talimat verir.
o tahtaları toplayın ve bana bir tapınma nesnesi ( put ) yapın. yarınki harpte düşmanlarımı yenersem 3 oğlumu bu sunağa kurban edeceğim. oğulları bunu duyunca babalarını öldürüyorlar.
( Tevrat tefsirlerinden bu bilgiye ulaşılmışmış. )
tufan olayı
babil ve sümer yazılı kaynaklarında yerini almış.
bölgenin yeri tarif edilmiş.
Abdullah bey, gemiden kaldığını ileri sürdüğü ve cudi dağında bulduğu bir zift kalıntısını alman
uzmanlara iletmiş ve üzerinde karbon tarihleme testi yapılmış ; ziftin 18 bin 9 yıllık olduğu belirlenmişmiş.
anladığım kadarıyla zift, tabiatta kendiliğinden bulunmuyor ve katran kaynatılarak ( ardıç katranı ) elde edilip; izolasyon malzemesi olarak o dönemlerde kullanılıyor.
yani bir dağın zirvesinde bulunan zift parçasının orada kendiliğinden bulunması imkansız, bir üretim sonucunda elde edilmiş olması gerekiyor. ( 24-25 Ağustos 1983 yılında cudi dağında bulmuş. O zaman 30 yaşındaymış. )
tabi diğer verilerle de karşılaştırarak mukayeseli bir araştırma yapılırsa ( diğer krallar, savaşlar, babil sürgünü, tabletlerin yazım tarihleri vs. ) daha kesin bir tarihlemeye ulaşılabilir.
yalnız tufanın oluş tarihi ile ilgili şimdiye kadar anlatılanlar arasında doğrudan bir temas ya da bağlantı yok.
hepsi sonradan yazılan, çizilen ve yaşananlarla ilgili deliller.
eski çağlarda bölgenin ormanlarla kaplı olduğunu,
bölgenin, fillerin ve diğer vahşi hayvanların doğal yaşam alanı olduğunu belirtiyor.
evet yine gemiye döndüm.
Talha uğurluel'in başka bir videosunu dinliyorum. aynı zamanda kendi kitabından bahsediyor.
kuran'ın anlattığı tarih isimli kitap.
neyse
bakalım ne anlatmış Nuh tufanıyla ilgili.
Cudi dağında erken dönemden geç döneme kadar pek çok kişi çalışmalarda bulunmuş.
asur kralı sanherib dahil , ingilizler ve pek çok kişi cudi dağında defalarca dolaşmışlar.
Dağın zirvesinde dünyanın ilk namazgahının bulunduğunu belirtiyor.
özel izinle iki yıl önce sınırlı da olsa çıkabildiğini söylüyor. ( bölge güvenlik nedeniyle geçişe kapalıymış. )
Hz. Nuh'un yanında kendi ailesi haricinde yaklaşık 80 civarı insan var.
Bu kişiler gemiden indikten sonra sular çekilir çekilmez dağın hemen 2 kilometre altında heştan köyünü kurmuşlar.
bu köyün günümüzde halen var olduğunu ve adının yoğurtçular köyü olduğunu açıklıyor.
heştan kürtçe sekizinci demekmiş ve bu 80 kişiyle bağlantılı olduğunu belirtiyor.
köye baktım dağın kuzeyinde daha alçak bir yerde kurulmuş.
Hz. Nuh aynı zamanda cizre'yi kurmuş.
Cizre dağın yamacında cennet gibi bir köşeymiş.
gemiden kalan parçalarla cizre'de kendisine bir ev yapmış ve ölümünden sonra buraya defnedilmesini vasiyet etmiş.
eşi de kendi yanına defnedilmiş.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2025 MN Yazılım |