Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
anlatılardan anladığımız kadarıyla
kendisine gemi yapılması vahyedildiği için alay konusu edildiğine göre
çevredeki insanlar geminin ya da salın ya da deniz taşıtı diyelim.
aslında ne olduğunu gayet iyi bilen insanlar...
demek ki olay aslında su üzerinde taşımacılık yapılan ya da denize yakın olan bir yerde gerçekleşmiş.
Bu nedenle aslında hikayeyi dicle ve fırat dolaylarında ve ileri bir insan topluluğunda aramak gayet mantıklıymış.
gemi suyun üzerinde inşa edilmediği için alay konusu olmuş.
büyükçe inşa edildiği için alay konusu olmuş.
tamam.
olaydan sonra gılgamış destanının içinde kendine yer bulmuş.
hatta geminin nasıl yapıldığı bu destanda detaylı olarak anlatılmış.
tam da gemiyi ya da ona ait bir ipucunu harıl harıl aramamız gereken yerde
nelerle uğraştığımız malum.
baktım da
tam olarak cudi dağı olarak belirtilmeyen daha doğuda bir noktada bir ziyaret varmış.
ismini nuh peygamber ziyareti koymuşlar.
işin ilginç tarafı tıpkı nemrud dağı zirvesi gibi
bir tümülüsü andırıyor o tepe de.
yığma taşlardan yapılmış gibi ve üzerinde ot dahi bitmemiş gibi duruyor.
hemen batısındaki tepede Sefine Camii ismi verilen bir küçük cami de var.
camiyi görünce aklıma hemen o uyarı geldi.
sumak, içinde sumaklı su olan sürahi
neyse sanki o zirveye çıkıp güneye doğru bakınca bütün ırak toprakları ayaklarının altında gibi görünüyor.
cudi kelimesi geçtiği ama dağ ifadesinin bulunmadığı belirtilse de
mantıken sular çekilmeye başlar başlamaz görülecek ilk kara parçasının bir zirve olması kaçınılmaz.
bu lıdar teknolojisi ile şırnak ilinin en yüksek yerlerini araştırmak süper sonuçlar verebilirmiş gibi.
ağrı dağı ...
volkanik dağ.
kürtçe ismi : " çîyaye agiri " yani ateşli dağ. ( çok ilginç bizde de ateşi karıştırmak için kullanılan demir alete agiş
ismi veriliyor. Belki bir bağlantısı vardır. )
İbranice ismi : " ararat " yani arratların - urartuların yaşadığı bölge ( ibranice metinlerde bölge ararat olarak
isimlendiriliyormuş. dağın olduğu bölgede bu ismiyle bilinmiyormuş. )
farsça : " Kûh-e Nûh " yani nuh dağı.
cudi : arapça yüksekçe yer , tepe anlamına gelen cins isim. özgülenmiş bir isim değilmiş.
strabon haritaları: strabon, kayıtlarında dağa ( büyük ağrı-küçük ağrı ) abos ve nibaros ismi verilmiş.
ermenice : dağın ismi " masis " olarak biliniyormuş. orta farsça masist ( en büyük ) sıfatından
geliyormuş. gılgamış destanında ise dağın adı Masu olarak geçiyormuş. Destana bu şekilde aktarılmış. ( Armen petrosyan )
Selçuklular : dağa eğri dağ ismi verilmiş.
Hz. Nuh'un ağrı ya da nahçıvan'da defnedildiği rivayet ediliyormuş.
aynı zamanda şırnak Hz. Nuh Camiinde kabrinin bulunduğu da başka bir iddia.
nuh'un kavmi nerede yaşadı ?
Bakalım hangi kayıtlar düşülmüş:
Irak'ın Kûfe şehri denmiş.
( günümüzde burası najaf gölünün doğusunda bir şehir. )
mezopotamya'da bir yerde ya da Yemen'de yaşadılar rivayetleri var.
bunlardan kuvvetli olanı Mezopotamya bölgesi.
lamek oğlu Noah. ( yunanca noe )
ibrani kayıtlarında üzüm yetiştirdiğinden bahsediliyor.
sümer ( gomar ) kayıtlarında ismi: ziusudra yani ömrü uzun olan.
babil kayıtlarında ismi : utnapiştim yani hayatı yaşayan ( atra hasis )
Habeş dilinde ismi: Nâha yani ömrü uzun.
hurriler : na ah ma su le el
Imago Mundi: kil tablet üzerine işlenmiş açıklamalar ve bir haritadan oluşan sümer dönemi belgesi.
( babylonian map of the world )
( mappa mundi )
( harita dergi imago mundi'nin logosu olarak belirlenmişmiş ayın zamanda )
tabletin 3000 yıllık olduğu açıklanmış.( mö. 8. yüzyıl )
harita çizimlerinde nuh tufanına çok benzeyen bir hikayeden bahsedildiği açıklanmış.
bu harita aynı zamanda dünyanın bilinen en eski haritası olarak ilan edilmiş.
tablet Abu habba'da ( sippar ) bulunmuş.
nerede diye baktım. Bağdat'ın güneybatısında, iskenderiye'ye daha yakın bir ören yeri.
eser british museum'da bulunuyor.
sadece coğrafi bilgi ve harita bilgileri içermiyor dönemin düşünce ve inanç sistemine ışık da tutuyormuş.
tabletin arka kısmındaki bilgiler bir tür seyahatname gibi manzaraları tarif ediyormuş.
tablete göre
babilliler, milattan önce 1800 lü yıllarda, utnapiştim tarafından yapılan dev geminin kalıntılarının, bir dağın
arkasında yattığına inanıyorlarmış.
incil metinlerinde ise geminin çarptığı bir dağdan bahsediliyor ve kastedilen yer her iki metinde de aynı yer.
kil tablette ibranilerin ararat olarak isimlendirdiği bölgenin asurca olarak tanımı yapılıyormuş.
tablette dağları simgeleyen 8 üçgen çizilmiş.
ayrıca geminin tafsilatlı tasvirleri yer alıyor.
akadca yazılmış.
iki yazıttan oluşuyormuş.
metin kısmı kısmen kayıpmış.
haritanın merkezine fırat nehri koyulmuş.
denize döküldüğü kısım, bataklık ve çıkış olarak işaretlenmiş.
babil şehri fırat kenarında belirtilmiş.
susa ( elam başkenti ) güneyde, urartu kuzeydoğuda, habban kuzeybatıda işaretlenmiş.
mezopotamya'nın çevresi dairesel olarak bir acı nehir/okyanus ile çevreli olarak belirlenmiş.
yedi ya da sekiz uzak bölge üçgen şeklinde uzak diyarlar olarak haritada işaretlenmiş.
Mezopotamya'nın bir ada gibi tasvir edilmesi gerçekten ilginçmiş.
belki geçmişte gerçekten de böyle bir dönem yaşadılar ve etrafları içilmez, tuzlu sularla kaplıydı.
bununla ilgili araştırmalar yapılmıştır muhakkak.
dağ olarak tasvir edilen üçgenlerin de nereler olduğu belirlenmiştir belli ki.
harita kısmına bakalım:
harita dairesel çizilmiş bir harita daha doğrusu krokiye benziyor.
dış sınırında içi içe geçmiş iki çember bulunuyor.
bu sınır acı su olarak tanımlanmış.
çivi yazısıyla tüm bölgeler etiketlenmiş.
haritanın merkezi babil'in güneyinde kalmış.
kuzeydoğusunda dağlık bir bölge işaretlenmiş.
büyük çemberin içindeki yedi küçük çember , o dönemdeki şehirleri temsil ediyor.
çemberin dışındaki sekiz üçgenin ise beşinin hangi bölgeleri ifade ettiği açıklığa kavuşmuş.
haritadaki:
6 numaralı nokta: ne olduğu belirlenememiş.
18 numaralı üçgen: neresi olduğu belirlenememiş.
19,20,21, numaralı bölgeler 6 fersah uzaklık denmiş fakat metnin geri kalanı eksik.
22 numaralı bölge 8 fersah uzaklık fakat geri kalanı eksik
23,24,25 açıklama yok.
nagu olarak belirtilen üçgen bölgeler hakkındaki metinler ileri derecede hasar görmüş.
ellerinde çevirebildikleri bazı ipuçları kalmış:
yedinci nagu: boynuzlu sığırlar oradadır. hızlı koşarlar ve ... ulaşırlar.
üçüncü nagu: kuşların bile geçemeyeceği çorak bir çöl olarak tanımlanmış.
kanatlı bir kuş yolculuğunu güvenli bir şekilde tamamlayamaz.
dördüncü nagu: boyutları tarif edilmiş nesnelerin tanımlandığı bölge.
sekizinci nagu : .... girişinde ..... doğduğu yer. ( güneşin doğuşu kastedilmiş denmiş. )
sonuç: haritanın kuşbakışı bir yer açıklaması olduğu belirtilmiş.
nagu denen bölgelerin sonsuza kadar uzandığı belirtilmiş.
son iki satırda yazıcının adı kaydedilmiş.
eski örneğinden kopyalanmış ve ea-bel-il 'in soyundan gelen ışşuru'nun oğlu tarafından bir araya getirilmiştir.
şimdi biz bu haritayı geçerli olarak kabul edecek olursak,
sınırlarını bildiğimiz sınırlar olarak benimseyecek olursak,
çevresindeki acı su olarak tanımlanan yerin gerçekten de bir deniz, okyanus ya da suyu tüketilemeyen bir su birikintisi ( göl ) olarak kabul edecek olursak,
Kudüs'ten Babil'e çöllerin ortasından deve kervanlarıyla geçtiklerini değil de
belki de
gemilerle ya da başka deniz taşıtlarıyla ulaşmaya çalıştıklarını bile kabul edebiliriz.
çok fantastik yahu, eşeledikçe neler çıkıyor.
talha uğurluel'in yeni videosunu ağzım açık izliyorum.
Hz. Nuh ve tufanla ilgili video.
yanında çok kıymetli biri var.
bakalım kimmiş :
Abdullah Yaşın.
konuyla çok ilgilenmiş ve uzun yıllar boyunca derin araştırmalar yapmış.
kitaplar yazmış.
birinci el kaynaklara kadar ulaşmış.
videoyu izlediğim için çok mutlu oldum.
mutlaka izleyin.
gerçek ya da gerçeğe en yakın bilgileri bu videoda bulabilir ya da ipucu olarak bu videoyu kullanabilirsiniz.
izleme fırsatı olmayanlar için özetleyeyim:
Cizre merkezi, cudi dağının güneybatısında kalıyor.
aslında cudi dağı denen bölge, sıradağlar silsilesi
dikkat ettim de ziyaret denilen yere yakın bir yerde , zirvedeki bir düzlükte, geniş bir alana beton dökülmüş.
tam ortasından yol geçiyor çok ilginç , daha önce yoktu burası.
Abdullah Yaşın anlatıyor:
Hz. Nuh, Irak'ta Bağdat, Erbil, Basra üçgeni içerisinde yaşamış.
Bu alanı tepe noktası Bağdat olan, ters, çok dar bir ikizkenar üçgen gibi düşünebiliriz.
Bu durumda çok daha güneyde kalan Kûfe iddiası biraz daha geri planda kalıyor gibi.
( Kûfe mescidini ve anlatılanları da bir kenara koyalım. )
tevrat yazılı metinlerinde gemide bulunan kişilerin isimleri, Hz. Nuh dışında:
Ham, Sam ve Yafes olarak sayılmış.
Bazı kürt yazılı metinlerinde ise ilave isimlere rastlanmışmış. ( Gudi imparatorluğu yazıtları denmiş. )
bu kaynaklarda toplam 11 kişiden bahsediliyormuş.
6 kadın 5 erkek
iryan ( oğlu ), tara, raina, emne, şebnem, Hz. nuh, Ham (oğlu ) , Sam ( oğu ) , Yafes ( oğlu ) ( Yam diğer ismiyle Kenan gemiye binmemiş. )
( diğer 2 ismi zikretmedi. )
( bu arada Uluslararası Hz. Nuh ve Cudi dağı sempozyumu 27-29 Eylül 2013 Şırnak bilgileri internete yüklenmiş. Meraklıları bakabilir gayet güzel ve detaylı bir çalışma toparlanmış. )
aralıksız yağan yağmurlar haricinde bir de hint okyanusunun yükselişinden bahsetmiş.
sanırım aynı zamanda basra körfezi üzerinden yükselen sular tüm mezopotamyayı su altında bırakıyor.
bulunan fosillerden bahsediyor.
cudi dağı ve gabar dağı zirvelerine yakın yerlerden toplanan deniz canlılarına ait fosiller.
( Bu fosillerin milyonlarca yıllık olduğu iddia edilebilir fakat sanırım bu neden orada bulunduklarına dair kesin
açıklama getiremeyebilir. Başka yerden sürüklenerek ya da selle geldikleri konusunu da tartışmaya açabilir. )
Abdullah yaşın hocanın kendi çabalarıyla kurduğu bir de müze varmış. Sanırım cizre'de
Nuh'un gemisinin kalıntılarından antik yunanlılar bahsetmiş.
Aynı zamanda Nusaybin, Bagok Dağı'nda bulunan kilisede ( sanırım Mor Evgin Manastırından bahsediliyor )
insanların gemi kalıntılarından haberdar olduklarından bahsediyor.
aynı zamanda Silopi'de nuh'un gemisinden kaldığı ileri sürülen bir çivinin 1984 yılına kadar sergilendiğinden bahsediyor. Tabi bu sadece bir iddiadan ibaret. çünkü çivinin akıbeti belli değil.
Aristo'nun talebelerinden biri de gemi parçalarını gördüğünden bahsetmişmiş vakti zamanında ve kayıtlara geçmişmiş.
Hz. Nuh'un ilk eşi Vaile ve oğlu Yam ( Kenan ) gemiye binmeyi reddediyor.
onlar da tufan neticesinde hayatlarını kaybediyorlar.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2025 MN Yazılım |