Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

hallac-ı mansur

paylaş araştır

 

  1. en'el hakk diyen ve devrin 40 hakim heyeti tarafından idama mahkum edildi. idam kararının ardından kırbaçlandı, kolları ve bacakları kesildi. sonra idam edildi, başı kesilip memeleket memleket gezdirildi.

    tek suçu şunu söylemekti:

    "ben Hakk'tan gayrı değilim"

     
    (Bkz: Tasavvuf)
  2. çok yanlış anlaşılan daha doğrusu anlaşılamayan ve işkence edile edile -islamiyette eziyet yoktur- öldürülen düşünür, şair

     
  3. eserlerini incelendiğinde,''bilgi ve ask bize hakikatı buldurur''anafikri ortaya koyulabileceğini cıkarabiliriz.

     
  4. necip fazıl'dan dinleyelim mansuru:

    mercan mercan, uçuk dudağında kan,

    inci inci, soluk şakağında ter.

    ne baş yedi, ne kan içti bu meydan

    bu meydan aşıktan canını ister.

    tatlıydı akrebin sana kıskacı,

    acıya acıda buldun ilacı;

    diyordun, geldikçe üstüste acı:

    bir azap isterim bundan da beter.

    sana taş attılar, sen gülümsedin,

    dervişin bir çiçek attı, inledin,

    bağrımı delmeye taş yetmez, dedin,

    halden anlayanın bir gülü yeter..

     
  5. değeri ve demek istediği her zamanki gibi öldükten sonra anlaşılmış tasavvuf ehli zat.

     
  6. Yaradan'ı,başını yukarı kaldırıp arayanların asla anlayamayacağı;tasavvuf ehli güzel insandır.

    Daha "Ene'l Hak" demeden yaralayan değil misin?

     
  7. günter lerch'in romanında, biyografik olarak ele aldığı, idam sahnesini sözcüklerle resim çizercesine betimlediği roman.

    "çarmıhın önünde duran cellat, işkence gören adamın vücuduna iki çivi daha çakmakla meşguldü. çekici indirdiği anda adamın vücudundan fışkıran kan..."

     
  8. Toplumsal hareketliliğin en yoğun olduğu tarihler zihniyet faaliyetlerinin de en derin olduğu dönemlere tekabül etmektedir. Bu zihniyet dönüşümü bir toplumsal arayışın ürünü oldu diyebiliriz.

    800'lü yılların başından itibaren başlayan ve 1100'lü yıllarına kadar süren derin, kapsamlı ve yaygın toplumsal hareketler İslamiyet içerisindeki derin ideolojik faaliyetlerle ortak bir seyir izlemiştir ve bu yıllar; toplumsal hakikat doğrultusunda birçok Bilge ve devrimci halk önderi yetiştirdiği yıllar olmuştur. İşte hallac-ı Mansur bu Önder kişiliklerdendir.

    Hallac-ı Mansur bu tarihlerin başında 858 yılında İran'ın Beyza kenti yakınlarındaki tur kasabasında dünyaya gelir. Baba mesleği olan pamuk eğirtme ve temizleme işi olarak bilinen hallaclık işi yaptığından bu lakabı aldığı rivayet edilir. Dedesinin Muhammed adında bir Zerdüşt'i olduğu bilinmektedir. Ancak kaynaklarda anne ve babasının Müslüman olduğu iletilmektedir. Yani Zerdüşt'i gelenekten gelen ve yeni Müslümanlaşan bir ailenin üyesi olarak dünyaya gelir. Daha çocuk yaşlarda dini konularla yakından alakadar olmuştur. Müslümanlığı anlama çabası oldukça yoğundur. Bu durum özellikle de Kuran Hakkı'nda yaptığı yorumlar çerçevesinde büyük bir ilgi uyandırmaktadır.

    Bu ilgisi onu dönemin dini alimlerinin yanında ders almaya yönlendirir. Daha 16 yaşında tüsteri'nin yanında ders almaya başlar. Burada iki yıl boyunca hadis ve Kuran üzerinde tartışmalar yürütür. Sonra Basra'ya geçer. Buhara'nın bir öğrencisinden ders alır. Esasında burada Sünni geleneğe çok bağlıdır.

    Sünnet, Peygamber'in yaşantısına atfedilen İslamiyet kurallarının bütünü oluyordu. Ama o; bu kurallardan uzaklaşıldığını düşünüyordu. Emevi ve Abbasi devletlerinden dolayı.

    Ve hallac üçüncü ve en önemli hocası Bağdat Sufi okulu lideri olarak kabul edilen cüneyd el-Bağdadi'dir. (Hayran olduğum alim) ondan ders alır, tartışmalara katılır. Mansur kendine has karakterini bu tartışmalarda kazanır.

    Sufilik anlayışına farklı bir perspektiften bakmaya başlar. O bu yönünden dolayı sürgün edilir. '' seccademi suya sermiş bir ateşim ben. Bu yolda çıkardım tarikat hırkamı ben.'' Nasıl bir söz, Nasıl derin bir felsefedir bu...

    Mansur; hac görevini de yerine getirir ve Mekke'de geçirdiği yıllar o'nun kendini dinlediği, inzivaya çekildiği yıllar olur.

    Sonra yeni bir dönem başlar. Hindistan ve Doğu Türkistan'a da gider. Oradaki felsefeleri de kendi görüşüne katar.

    Bağdat ve Mekke'ye geri döndüğünde kendi öğretisi doğrultusunda örgütlenmek ister. Ancak o'na tepkiler artar.

    Bazı ayaklanmalara da yardım ettiği düşünülmüş ve yakalanarak zindana atılmıştır. Misal; Hanbeli ayaklanması.

    Ölüm şekli Hakkında çeşitli rivayetler var. Derisinin soyulduğu, kırbaçlandıysa, taşlandığı, çarmıha gerildiği, cenazesinin yakılarak Dicle'ye savrulduğu vs.

    -ene'l hak...

     
  9. mikail bayram'a göre hulûl inancına sahip olan kişidir. yani tanrı'nın evrenle ve insanla bütünleşebileceğine inanır. islamı, hinduizm ve çeşitli öğretilerle harmanlayarak düşünmüş gibi duruyor. her şeye rağmen yaratıcı ve çizgi dışı bir karakter olduğu çok aşikâr olan kişidir.

     
  10. ilk duyduğumda halıcı mansur sandığım zat.

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.