Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
"üşüyorum kapama gözlerini" sözleriyle altın vuruş yapan, amed'in bağrı yanık, derin bakışlı, ince ruhlu şairi.
leyla erbil'e yazdığı mektupları okurken içimin parçalandığı şair. zira kitabı tamamlayamadım. hiç kimse kendisine verilen böyle bir değeri hak etmiyor. hadi o değeri verdin diyelim; bari ona açıklama kardeşim. şair büyük ihtimalle zor zamanlarında kendisini hayata bağlayabilecek bir şey imgeledi ve adına aşk dedi. gelgelim leyla erbil'in kayıtsızlığı karşında bu aşkı paramparça etmek geldi içimden. dilerim yaşama veda etmeden bu sevgisini yok etmiş ve gerçekte sevgisine ve yaratımına layık olan birilerini sevmiştir.
ölüm yıl dönümünde anmak istediğim şiirin ölümsüz ustası.
ustaya bir de mektup:
saygım, sevincim, şaşkınlığım esas duruşa geçti, ama parmaklarım geveze, kırılgan ve muzip bir çocuk edasında şimdi..
nasıl anlatmalı, nasıl bağırmalı Önce bir cigara mı yakmalı? yoksa okyanusun en dibine dalıp dalıp çıkmalı mı? senin cümlelerin bulaştı bir kez çocukluğuma, gençliğime... derin bakışlı ince nakışlı usta.
çok şey var anlatılacak lakin, ne beynimde dans eden cümleler bir araya gelmekte, ne de ben pranga vurabiliyorum bu hallerine.
bir kentin uzun ve derin çizgileri ve yaralarıyla bilenmiş yüzler toplamıyım. bir aynayım ben; soğuk, unutulmuş, hor görülmüş, ötelenmiş coğrafyanın. koyu kırmızıyım uzun zamandır. oysa maviye çalmalıydı gözler gibi düşler. berçelan'da, sat'ta halaya durmalıydı yine taze gelinler.
"Ey xude, edim bese lo" ez stranek çiya ye cilo ye me. Çı ma ve qederi ne nivise, eyy xudaye mezin, ez evdele zeynikim, ez be pero be felekim, quştin hat reyame, govendek bımeşın..
..bak yine çocukluğum, gençliğim ayaklar altında. yüreğimden göç ediyor herşey. . "göç yolunu tutmuş bütün sözcükler" bağırıyorum çığlık çığlığa. hayına, zalıma. bir kibrit çöpüne varana..
sürgün yemiş şimdi bu dil. sürüldü kendi toprağından. sürükleniyor bedenler, canlar. uyan anadolu! kalk ayağa! utan insanlık! sokaklara vuruyor kaderler, kaldırımlar körpe bedenlere bakmaya çekinir oldu. anamın pişirdiği taze tandır ekmeğinden bir kere daha yemeden ölsem, kör kurşunla vursunlar beni.
?Daye daye..bekesa mın waye..?
amedin bağrı yanık çocuğu sen söyle; kaç can vurulup uzandı diyarbekir'in ortasında ve hep tanıdıktı o kahpe kurşun sesleri.. "diyarbakır ortasında vurulmuş yatarım, ben bu kurşun sesini nerde olsa tanırım"
"de lorî berxemîn lorî
Bavê te kuştin dayik bi gorî.."
yüreğim yanıyor ustam. kör bıçak saplanıyor her gün, her an. santim santim ölüyor şiir yürekli çocuklar. elim kalem tutmaz benim aslında, tutamaz bu vasatlıkla. gel gör ki, bulut olup yağmak istiyorum ateşin ortasında kalanların yanı başına. kör, sağır, dilsiz olduk oh ne ala. "yılan bana dokunmadı ki.." tuzsuz aşım ağrısız başım misali, bol anasonlu ve çokça sahte gülücüklerin sindiği masalara kurban gitti elinde ekmeği ile evine gidenler..
utanıyorum usta.. bunları yazarken bile kanırtıyorum dudaklarımı, halden bilen yok. anlatacak iyi çocuklar yok.
üşüyorum usta.. kardan kıştan değil, yüreği çelikten, kalbi nasırdan çokça nasibi almışlardan. "ama"'lardan, "beter olsunlar"dan..
ölmeden bitti bu mektup usta.. söz verdim çünkü.. çünkü "direnmektir bize kalan"
Ez her dem saxım, ez her dem qırên gazı dıkım, ez vêcdanım..
aşkın, sevginin, zindanın şairidir Ahmed Arif.
ondan öğrendik, sevgi nedir, neler yapılır onun uğruna.
kalbimiz acısa da çoğu zaman,
Ferhat olduk sevgiliye, onun hasretinden prangalar eskittik.
adiloş bebeyi sevdik, annesinin hüznüne ortak olduk.
Tek kitapla ,postayı koyup giden yazar.
...
"Koymuş postasını çekmiş restini
He canım sen getir üstünü."
...
"şimdi, böyle çaresiz ve bağlı,
böyle arkasında bir soğuk namlu
bulunmayaydı,
sığınabilirdi yuceltilere
bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir,
evvel allah bu eller utandırmaz adamı,
yanan cıgaranın külünü,
güneşlerde çatal kıvılcımlanan
engereğin dilini,
ilk atımda uçuran
usta elleri..."
otuz üç kurşun şiirindeki bu kısmı her okuduğumda elleri dizlerinde vakur, düşünceli bir filozofu düşünürüm.
"İçim bir suskunsa tekin mi ola?" dizesinin içimden kurduğum milyonlarca cümleyi özetledigi şairdir kendileri.
"Nasıl da almış aklımı
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan
Dost, düşman söz eder kendi kavlince
Kınanmak, yiğit başına
Bu, ne ayıp ne de yasak
Öylece bir gerçek kendi halinde
Belki yaşamama sebep...
.
Evet, ağlamaklı oluyorum
Demdir bu
Hani kurşun sıksan gecmez geceden
Anlatamam nasıl ıssız, nasıl karanlık
Ve zehir zıkkım cıgaram
Gene bir cehennem var yastığımda
Gel artık"
"seni sevmek,
felsefedir kusursuz.
imandır, korkunç sabırlı.
ip'in, kurşun'un rağmına,
yürür pervasız ve güzel.
sıradağları devirir,
akan suları çevirir,
alır yetimin hakkını,
buyurur, kitabınca."
Bir ahmed arif şiiri. ayrıca kendi sesinden bir yorumu da vardır. bunun yanı sıra grup yorum ve piyanist fazıl say'da bestelemiştir bu şiiri. ancak en güzeli bu dizeleri şiir olarak, şiir gibi okumaktır.
Toplumcu gerçekcilik edebi akımının türkiyedeki öncülerinden, şair ve gazetecidir. Anadolu insanın ezilmişliğini ve kardeşliğini konu edinir şiirlerinde
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |