Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

sümerliler

paylaş araştır

 

  1. sümer dilinin çözümlenebilmesi ardılı olan akadlar üzerinden gerçekleştirilmiş.

    Yani sümer medeniyeti artık varlık gösteremez olduktan sonra bölgede hakimiyet kuran akadların bıraktıkları üzerinden sümerceyi çözümlemek mümkün olmuş.

    bu nedenle Türkçe kelimelerle sümerce ortak kelimeler arasındaki fonetik farklılığın bu aktarımdan doğmuş olabileceği belirtiliyor.

    Fakat şu konunun da altı çizilmiş.

    Ortak pek çok kelime olmasına rağmen sümer dili ile ön türkçe ya da türkçe birebir örtüşmüyor.

    tahminler şu şekilde:

    iki uygarlık arasında yakın bir temas, kuvvetli bir kültür aktarımı gerçekleşmiş olabilir.

    Bununla doğrudan ilgisi olmasa da başka bir bilgi şu şekilde: Asya'da çok geniş bir arazide soğdca adı verilen ortak bil konuşuluyormuş.

    Bu adeta ortak bir ticaret diline dönüşmüşmüş.

    kısacası daha doğru bilgiye ulaşabilmek için daha çok noktayı aydınlatmak gerekiyor gibi görünüyor.

     
  2. bu arada ural ne demek diye baktım:

    çok eski bir türkçe ve fince kelime olarak tanımlanmış.

    aydınlık gece olduğu belirtilmiş.

    bazı kaynaklar ise ur/vur kökünden türemiştir.

    yiğitlik ve savaşçılık anlamı vardır diye belirtmiş.

    türk dil kurumu da: vur-al yani şehri, kaleyi ele geçir

    anlamına geldiğini belirtmiş.

    ural dağları, ural nehri, ural ülkesi o kadar kuzeyde ve uzak ki

    aynı kökten geliyor olsa bile ur şehri ile ural arasında bir bağlantı kurmak için sanki başka bağlantıları ortaya çıkarmak gerekiyor gibi ama dil konusu çok sağlam bir dayanak gibi duruyor.

    sümerlerle ilgili bir belgesel izliyorum.

    doğrudan tevrat metinleriyle giriş yapmışlar.

    ve bahçeyi sulamak için Aden'den bir ırmak çıktı.

    oradan ayrıldı ve dört kola ayrıldı.

    birinci ırmağın adı pişon

    ikinci ırmağın adı gihon'dur.

    üçüncü ırmağın adı dikre'dir ( dicle )

    Asur'un doğusuna doğru akan ırmak budur.

    dördüncü ırmağın adı fırat'tır.

    Ve Rab Allah adamı ( âdem'i ) aldı ve Aden bahçesine koydu.

    giydirmek için ve onu korumak için...

    Bu durumda aden/eden bahçesinin anadolu'da bir yeri tasvir ettiği söylenebilir de acaba neresi ?

    isim benzerliği nedeniyle insanın aklına ilk Adana geliyor.

    bu durumda adanalıların başlangıç noktasında bulunduklarını söyleyebiliriz.

    dicle ve fırat'ı biliyoruz da acaba pişon ve gihon hangi iki nehir ?

    pişon : seyhan

    gihon : ceyhan

    olabilir gibi duruyor. Fonetiği de yakınmış.

    Adana hadi iyisiniz yine...

    Sanırım tevrat insanlığın başlangıç noktası olarak Anadolu'yu işaret etmiş.

    başka bazı ipuçları da var.

    pişon, altın kaynakları olan havila boyunca akıyormuş.

    Havila'nın neresi olduğunun tam olarak bilinmediği belirtilse de mezopotamya'da olduğu kesin.

    ayrıca burada oniks, reçine ve altın bol miktarda bulunuyormuş.

    oniks, akik taşı ve volkanik bölgelerde çıkarılıyor.

    gihon ise Kûş sınırları boyunca akarmış.

    Demek ki Ceyhan nehri boyunca bir Kûş medeniyeti ya da halkı aramak gerekiyor.

    aslında kuş devletinin antik mısır'da kurulduğu belirtilmişti.

    böyle de bir durum var.

     
  3. mesut alp'i dinliyorum.

    mezopotamya arkeolojisi ile ilgili çok güzel ve detaylı bilgiler aktarıyor uzun zamandır.

    konuyla ilgili çok detaylı bilgiler aktardığı için aslında durdurup geri sarıp tekrar tekrar izlemek lazım.

    evet tarih sümerlilerle başladı diyoruz ama bölgede sümerlilerden önce kimler vardı ?

    Hassuna Samarra kültürlerinden bahsediyor.

    Halaf kültürünün ne kadar geniş bir alana yayılmış olduğundan, anadolu'nun içlerine kadar kültürü takip edebildiklerinden bahsediyor. ( tell halaf )

    bu şekilde isimlendirilen, tam olarak kim oldukları henüz tespit edilememiş olan, devletleşmemiş daha eski kültürler.

    kültürler materyallerin çıktığı ören yerleri ile adlandırılıyormuş ama bu durum kültürün orada başladığı anlamına gelmiyormuş.

    çıkan eserlerin farklılığından kültürlerin ayrımı da yapılabiliyormuş.

    sümerliler diyorlarmış ki : Biz güneşin doğduğu ülke olan Dilmun'dan geldik.

    Dilmun'un neresi olduğu hakkında çeşitli rivayetler varmış.

    Basra körfezi kıyıları o dönemlerde en az 150 kilometre kadar daha gerideymiş.

    yani körfez suları, buzul çağının sona ermesiyle birlikte kademe kademe yükselmiş.

    bu da o 150 kilometrelik potansiyel yerleşim yerinin sular altında kalması anlamına geliyormuş.

    alüvyon birikintileri de binlerce yıl boyunca bu kalıntıların hem deniz hem mil altında kalmasına neden olmuş diye açıklıyor.

    özetle diyor ki: sümerliler boş bir mezopotamya ovasına gökten inmediler. halihazırda orada bulunan obeyd ve yukarıda yazdığım pek çok kültürle, gelip kaynaştılar ve onların kültür ve mitolojilerini kendilerininkiyle harmanladılar ve yazıya döktüler.

    finalde de diyor ki :

    mutlak gerçek nedir ? mutlak gerçeği hakkıyla kim kaleme alıp yazıya dökebilir ? herkes kendi mezhebince meşrebince tarihi yazar. İngiltere kıyıları kaç kilometredir ? kısacası olan biteni birileri kendine göre yazar. bize de o bilgileri toparlayıp bir sonuca ulaşmak düşer.

     
  4. Fatih altaylı'nın konuğu prof. dr. kürşat demirci.

    sohbet çok güzel ilerledi.

    özetleyeyim:

    sümer medeniyeti, Asya'dan, Hindistan ve Pakistan'ın kuzeyinde yaşayan bir medeniyetin mezopotamya'ya göçerek yerli kültürlerle birleşip kendi kültürünü mezopotamya'ya taşımasıyla oluşmuş.

    bu medeniyet, proto türk - ural altay kültürüyle örtüşmüyor ama yakın teması olduğu belirlenmiş.

    ziggurat, kullandıkları bazı kelimeler, bazı nesneler, simgeler, kendilerine verdikleri karabaşlar ismi, nereden geldikleri hakkında ipucu veriyor.

    sümer dilinde mezopotamya'nın kadim kültürlerine özgü daha eski kelimeler de var.

    bunlar klasik sümerceden ayrışabiliyor.

    günümüzde sümer kültürünün izlerini bataklık arapları denen Basra körfesi civarında yaşayan halkların kendilerinde ve yaşamlarında sürmek mümkünmüş.

    çantalı adamlar: Bunlar sümer kültüründeki eternals benzeri karakterler. medeniyetin ak sakallı, bilge ileri gelenleri olarak tasvir edilmiş.

    çantaların bir kısmı tohumlama kovaları. ( erkek ve dişi hurma ağaçlarının tozlaşmasını kolaylaştırma çalışmaları ve ritüelleri )

    bir kısmı çanta bile değilmiş bizim ağırşak, çekül, şakül, tartı aleti ( bundan emin olamadım ) olarak bildiğimiz dekoratif ama işlevsel taş ya da maden nesnelermiş.

    kozalak konusuna fazla girilmedi. bence hala gizemini koruyor. Yani ne olduğunu anlamadım. kozalaksız tohumlama olmuyor mu ? mesela bir sazlık püskülü kullanmak ya da kuş tüyü kullanmak daha mantıklı değil mi ?

    kozalakta bizim bilmediğimiz nasıl bir hikmet var acaba ?

    kozalak konusu iyice kafamı kurcalamaya başladı.

     
  5. ayrıca dünyanın uzak coğrafyalarındaki benzer betimlemeler ne anlama geliyor ?

    bu kadar önemli görülen bu nesneler neyin nesi ?

    neden ellerinde kovalar ya da çantalar olan adamlar/kadınlar betimlenmiş ?

    Not: Bu arada dünyanın en eski dokuma sepeti İsrail'de yahudiye çölünde bulunmuş. Bu sepet şimdilik tespit edilebilmiş en eski sepet ve bu kabartmalardaki çantaların aslında birer taşıma sepeti olabileceğini de benzerlikten ötürü düşündürüyor açıkçası.

    sepet: kelimenin kökenine baktım. Farsça sabad/sapad yani hasır kova anlamına gelen bir kelimeymiş.

    biz filmi biraz daha geri sarmaya çalışırsak sanki indus vadisi medeniyetlerinin mezopotamya'ya ve belki de göbeklitepe'ye tur bindirebileceği ve çok daha eski ve kadim bazı gerçekleri sakladığı bilgisine ulaşırız gibi duruyor.

    bu arada İndus Vadisi uygarlığının dilini çözebilene 1 milyon dolar ödül vaadedilmiş. aslında vaadleri gerçekse bizdeki potansiyelle kısa sürede çözeriz gibi geldi bana.

    vallahi abartmıyorum. r/place uygulaması aklıma geliyor da...

    biz bu eski urdu dilini bırak çözmeyi baştan bile yazabiliriz.

    bakın 1 milyon dolar diyorum.

     
  6. aklım hala kozalakta.

    mezopotamya ve kozalak.

    şimdi hurma betimlemeleri yapıldığına göre iklim aşağı yukarı belli.

    peki neden ellerinde kozalak var ?

    iğne yapraklı ağaçlar dolayısıyla kozalak ağırlıklı olarak belli bir yükseklik gerektiriyor gibi.

    acaba geldiğimiz ülkeyi kozalak temsil ediyor mu demek istemişler ?

    ana yurdumuzda çam ormanları vardı mı demek istemişler ?

    zaten betimlemeler klasik bir dravid betimlemesine benzemiyor.

    kıvırcık saç ve sakal, iri betimlenmiş baş, koyu renk olduğu tahmin edilebilen gözler, kalın/kalıplı kemik yapısı...

    pers olur, urartu olur ne bileyim işte zağros çevresindeki bir halk olur da

    hintli ne alaka.

    yine tatmin olmadım.

    bence günümüz hindistan topraklarının kuzeyinden gelmiş olsalar da günümüz hintlilerinden bambaşka bir ırktan bahsediyoruz.

    belki kayıp bir ırktır ya da başka bir millete doğru evrilmişlerdir.

    yer yarılıp içine girmediklerine göre belki betimlemeler bu topluluğun belli bir kesimini temsil ediyorlardı.

    mümkünlüde her şey mümkün.

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.