maşallah dediğimin iki gün hayatta kaldığı günlerdendi.
baktım baktım ve hayatım boyunca hiç o kadar büyük heybetli söğütler görmediğimi fark ettim.
dev gibi söğütler.
suyun kenarında dalları rüzgarla sallanıyordu.
gözlerimi alamadım ve ne kadar güzel olduklarını düşündüm.
o zamanlar kovid sebebiyle sürekli yürüyorduk sağa sola pek kalabalığa girmiyorduk o yüzden ağaçları görme şansımız fazlaydı.
ertesi gün aynı yerden geçerken ağaçların kökünden kesildiğini gördüm.
aradan aylar hatta seneler geçti ve orada herhangi bir çalışma da yapılmadı.
yani anlayacağınız kesilme sebeplerini de anlamış değilim.
şöyle söyleyeyim:
ağaçlardan rahatsız olanlar umarım hayatlarının geri kalanını çöllerde geçirir.
yani evet çöl havası ya da ortamı da güzel olabilir ama ben almayayım.
ağaç sevmeyenler çok ciddiyim çölde yaşayabilirler ne bileyim kutuplarda yaşayabilirler, ya da bir uzay üssünde, marsta olabilir yani.
ağaçları kesmesinler yeter.
not: mezarın üzerine körpe iki fidan dikildi. hem yağmur yağdı hem de ışıl ışıl bir güneş açtı. çaktırmadan gökkuşağı aradım. tabi ki ben de isterim. mezarlık çiçeği diye dalga geçtikleri ortancalardan isterim mesela. evet kesinlikle isterim.