![]() Türkiye'nin memur portalı |
![]() ![]() ![]() |
'biz' olmak, çoğu zaman 'kendi' olamamanın "ben" olamamanın "birey" olamamanın kılıfıdır. Kimliğini inşa edemeyen birey, dine, milliyete, takımına, sülalesine, memleketine, ailesine veya benzer bir toplumaal kimliğin ardına sığınır. İşte biz var ya biz, biz mükemmelizdir, biz bir numarayızdır, biz efsaneyizdir ya :) Bu sığınaklar başlangıçta sıcak gelse de, içeriden çıkmak istersen kapı duvardır. İçeri alırken hoşgörülü, dışarı çıkarken baskıcıdır bu yapılar. Çünkü 'biz' bilinci, akletmeyen bireyleri sever; oysa akıl, bu sınırları tanımaz.
Tam da bu nedenle, dindar zihniyetin geliştirdiği 'kul hakkı' kavramına takılıp kalmak yerine, toplumsal sorumluluğu daha evrensel bir vicdan çerçevesinde ele almak gerekir. Bu, hem ahlaki hem de düşünsel anlamda daha geniş bir zemin sunar.
Bugün geldiğimiz noktada, dini referanslarla yönetilen bir toplumun alabileceği en uç biçimi deneyimliyoruz. Gördük, yaşadık, sonuç ortada. Hâlâ bu anlayışta ısrar edenler varsa, artık bu bir yanılgı değil, bilinçli bir tercihtir.
İnsan kendine şunu sormalı, müslüman bir ailede doğmasaydım toplumsallık bilincine sahip olamayacak kadar aşağılık biri mi olacaktım.ablam İrlanda'da, sütü yumurtayı aldığımız çiftlikte kimler yaşıyor bilmiyoruz diyor, kapıda süt yumurta var parayı koyuyoz ihtiyacımızı alıp gidiyoz diyor.kul hakkı bilinciyle İrlandanın gavurunun karşısında toplumsallık adına bir böcek kadar değersiz ve yetersizler yani:)
Bizin neferliğini yaparken o 'biz'in nasıl bir lağım çukuru olduğunu idrak etmek lazım
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2025 MN Yazılım |