Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dozu alınca hastalık boyutuna erişir. Etimolojiyle sıkı bir biçimde ilgilenenler bir süre sonra her sözcüğün kökenini, sağdan soldan ekleme ve çıkarma yaparak savunduğu dile bağlamaya çalışır.
Arap ve Fars seviciler, Roma ve Helen hayranları, batı kültürüyle yetişmiş "monşer"ler ve Turancılar...
Şu an yeryüzünde konuşulan dillere ait milyonlarca sözcükten oluşan bir söz varlığından bahsedebiliriz. Bu varlığın çıkış noktasını tek bir dile "sahiplendirme" çabası -bana göre" gereksizdir.
Bırakınız, dil bilimciler bu sözcükleri anlambilim (semantik) ve sesbilim (fonetik) açıdan incelesinler ve değerlendirsinler. Bu dil uzmanları başka dillere kaptırdığımız söz varlığını gerekçeleri ve delilleri ile yayımlasınlar ki biz de göğsümüzü siper edip, her ortamda savunabilelim.
diyorlar ki yeryüzünde halihazırda bilinen en eski dil sanskritçedir.
bilinen diye de altını çizmişler.
bir de tibetli rahiplerin vakti zamanında çözüp okudukları iddia edilen ve mağaralarda özenle saklandığı belirtilen başka bir dilden daha bahsedilmiş ama onun nasıl bir dil olduğunu; Hindistan'a yakın bir coğrafyada mı yoksa daha kuzeylerde mi saklandığını bilmiyorum o kadar takip edememiştim doğrusu.
onun haricinde insanların çoğunun herhangi bir dil ya da dil ailesine aşık olduğunu hiç düşünmemiştim.
bir şekilde iddialarını ileri sürüyordurlar sonra yeni gelişmeler oluyordur haa böyleymiş deyip fikir değiştiriyordurlar.
böyle böyle parçalar tamamlanıyordur.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |