yaklaşık on beş yıl önce fişi gövdesinden kesilmiş, hoparlörleri alınmış bozuk tüplü bir televizyon. tam olarak çöpte değildi, apartmanın önündeki ağacın dibine komşu tarafından terk edildi. alan olacak mı? diye bir saat bekledim ve sonra içimdeki ses ''al ali! kurcalar kurcalar, yapamazsan sen de aynı yere bırakırsın.'' dedi.
aldım. bir fiş uydurdum önce hayati fonksiyonu yerine gelsin diye. sonra bir tane hoparlör taktım sallapati:) oldu. sonra fişi taktım ama çalışmıyor. elektrik kartını inceledim, yanan bazı devre elemanlarını tespit edip on kuruşa, yirmi kuruşa yenileri ile değiştirdim ama lehim işi zor oldu. sonra fişi yine taktım ne göreyim pırıl pırıl bir ekran. tabi kumandası sanırım bozuk televizyondan daha değerli olduğundan onu bırakmamışlar, gittim bir de kumanda aldım. bu televizyon senelerce çalıştı mutfakta.
diğer nesne: difenbahya hem de saksısıyla birlikte. ağzı dili yok ama bana beni al diye seslendi sanki, bırakamadım ve aldım. çok verimli bir ağaç oldu salonda ta ki gözleri kör edebildiğini öğrenince bakmaya istekli birine verdim.
diğer nesne ise yine saksılı bir kauçuktu. saksısı fıçı şeklinde ama tahtaları dağılmış. bu da bana bakış attı ''ali abi! beni al'' dercesine. film gibi yani...
(anlatılanlar uydurma değil tamamen gerçek kişi, cihaz ve bitkilerden oluşmaktadır.)