Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

İDAL*

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

1,203 entry 253 konu hiç puanı yok
20.09.2024 11:52 son işlem tarihi takip etme takip et

Seni sen yapan kötü huyların

Herkesin seninle paylaşacağı mutlaka bir şeyler vardır da, senin kimseyle yoktur. Kendi içinde yaşar, yorumlar, bitirirsin ... Kimselerin ruhu duymadan.

Şöyle de komik bir durum var ki; hani hiçbir sıkıntın yokmuş gibi yansıtırsın, her şey güllük gülistanlık, biri de çıkıp demez ki, ya senin bu hayatta hiç mi sıkıntın olmaz, bir şeye kızmazsın, kırılmazsın, hep mi dingin bu gereksiz hayat sana ...

Tabi ki değil, ne gelgitlerim var, ne rüzgarlar esiyor, bazen yağmur yağıyor, bazen üşüyorum ... ama bir tek ben bilirim.

Sormazlar, sorsalardı belki açılırdım.

Hep dert ortağı olmuşumdur da kimse bana deva olamamıştır.

Anlatamamak, kendi içinde çözmek her şeyi.

Duvarlar iyidir de, bazen de sadece duvar ve sen kalırsın gün sonunda.

Güvensizlik.

...

"İnsanların dertlerini çözebileceğime o kadar iknayım ki..."

O kadar, evet.

(gülücük)

01.08.2024 09:03
  1. The green mile

    1999, ABD

    Dram türünde, Stephan King romanından uyarlama, yönetmenliğini Frank Daranbont'un üstlendiği, Tom Hanks, David Morse, Michael Clarke Duncan, Berry Pepper ve Bonnie Hunt'un rol aldığı bir film.

    Türkçesi; Yeşil Yol

    Imdb; 8,5/10

    Kötülük/iyilik.

    Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.

    Önyargılar.

    Merhamet.

    Yanlışlar/gerçekler.

    ... ve zamanın ilaç olduğunu düşünenler için acı bir gerçek.

    İnsanların araştırmaya yönelmediği... gerçeği öğrenmek gibi bir çabaya düşmedikleri, bilgiye en kolay yoldan; duyumdan/görünenden/araştırmadan ulaşmayı amaçlamış insanlar topluluğunu da yansıtan bir film.

    PauL'un iyi niyeti, görevine hakim oluşu ve ömür boyu unutamayacağı vicdan azabı.

    John Coffey'in iri cüssesinin altında yatan masumiyet, iyi niyet... Görünüşe bakıp aldananların yanılgılarına şahit olmak, üzücü.

    Bu filmde favorim; Coffey. İnsanlara bence en güzel mesajı karşılıksız yaptığı "iyilikle"veriyor...

    Zenci olması bile dışlanması için yeterli düşün(e)meyen insancıklar için!

    Ve kendini tanıtırken bile o kadar içten; ismi sorulduğunda:

    "Kahve gibi ama yazılışı farklı..."

    Aynen görüntüsü ile iç dünyasının farklı olduğu gibi! İyileştirme özelliğine sahip koca yürekli adam!

    ... ve replikler;

    "Bu dünyada öyle şeyler oluyor ki; Tanrı'nın neden izin verdiğini merak ediyorum."

    "Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım."

    "Gördüğüm ve hissettiğim acılardan yoruldum artık, patron. Yağmur altında bir ispinoz gibi yalnız, hep yollarda olmaktan yoruldum. Hiçbir zaman bana eşlik edecek, bana nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi ve nedenini söyleyecek bir yoldaşım olmadan. İnsanların birbirlerine karşı bu kadar kötü olmalarından yoruldum. Yardım etmeye çalışıp da edemediğim bütün o zamanlardan. Karanlıkta olmaktan yoruldum. Asıl da acıdan. Çok fazla. Eğer sona erdirebilseydim, yapardım. Ama yapamıyorum."

     
    (Bkz: yeşil yol)
  2. oğlum yanındayım

    Olmamış başlık ismi;

    "oğluşum yanındayım" olsa idi... daha hoş görünecek ve değerli yazarlarımızdan birini akla getirme ihtimali yüksek bir başlık olacaktı. (bkz; bu cümle için geçerlidir.)

    (tebessüm)

    Tanıma gelince; her annenin evladı için düşündüğü ama gerçekleştirme olanağı bulamadığı; maneviyatı hiçbir şeyle ölçülemeyecek destek pankartıdır.

    Evet; bütün annelerin sesi olabilmiştir.

     
    (Bkz: tesel-ya)
  3. The revenant

    Belgesel tadında, biyografi türü filmleri gibi uzun, durağan ve diyalogların çok az olduğu, senaryonun olmadığı, konunun gerçek hayata uyarlan(a)madığı, romanın içerik olarak dışına çıkıldığı ve romana sadık kalınamadığı-normalde de romanlar filme uyarlanırken birkaç değişiklik yapıldığı için normal olarak karşılanabilir bir durum-ve benim için iki günde izlenilen bir film.

    Senaryonun olamayışı bir film için dezavantaj.

    Filmi bütünüyle görmek, değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.

    Yorumlarda bu filmin gereğinden fazla abartıldığını da düşünüyorum.

    Film isim olarak "diriliş" türkçe çevirisi bu. Ancak glass'ın yaşam mücadelesinin ağırlıklı işlenmesi gerektiğini düşünüyorum isme sadık kalabilmek adına. Ama filmin sonlarına doğru bir "intikam" konusu işleniyor ki; "diriliş"in de önüne geçebilecek kadar. Zaten durağan, hiç sesin olmadığı bir filmde sıkıcılık tavan yapmışken intikam duygusu işlenilerek ki hiç gerek yoktu film konu itibariyle biraz da vermek istediğinin dışına çıkarılmış.

    Görsellik ve doğa manzaraları, çekimler konusunda evet beğenilebilecek bir film. Ama filmi film yapan; kurgusu, konusu, senaryosu, devamlılığı ve seyirciyi içine alabilmesi ile bir bütünlük sağlayabilmesidir.

    İlginç bir yanı da şu ki; kadın karakter yok denebilecek kadar az; olanlar da silik bir silüet gibi filmden/sahneden/izleyiciden öylesine geçen... hiç de iz bırakmayan karakterler.

    Neyse...

    Bir de ben puan vereyim; 4-5/10

    Bir de eğer ki ölümsüz olmak istiyor iseniz; bu filmde, bu kadroda, bu kurguda herkes glass olabilir. Karakter ölümsüzleştirilmiş adeta; o ayı seni paramparça edecek, ... sen yaşamaya devam edeceksin.

    Oldu canım...

    (tebessüm)

    ... ve yönetmen; kızılderi kültüründen bihaber miydiniz de bu kültüre dair hiçbir şey göremedik?

     
  4. İnsan sakladıklarıyla insandır

    Her şeyi göz önünde yaşamayı pek seven bir toplumuz... Sözlerimiz de ortada!

    İnsana kalan/kalabilen hiçbir şey kalmadı...

    Ah ne güzel!

    Güvenin tek kullanımlık olduğunun bilindiği, yapılan iyiliklerin sümen altı edildiği, gün yüzüne çıkarılmadığı... Söze, öze sadık kalınabilen zamanlardan kalma insan/insanlar/insanlık...

    Söz vardı, sır vardı, gizlilik vardı... İnsanlarda kalan/kalabilen.

    Değer vardı bir zamanlar insana dair.

    Şimdilerde;

    Kişi saklayamadıkları ile insan sayıyor kendini!

    ...

    "İnsanlara bir şeyler anlatmaya çalışmak buharlı bir cama yazı yazmaya benziyor. Özenle yazıyorsun, apaçık belli oluyor anlattıkların. Sonra silinip gidiyor. Karşılaştığım her insana anlatmak istiyorum.

    Küçükken gördüğüm buhar tutmuş her cama yazı yazmak isteği gibi..."

     
  5. Sezen Aksu

    İnsana dair hüzünleri, mutlulukları "sezen" bir aksu.

    Diyorlar ya;

    "sezen'den geçmeyen şarkılar biraz eksiktir..."

    Sen yine söyle... biz yine notalarla uçmasını biliriz. En iyi yaptığımız şey.