Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
aklını kullanmayanlar/kullanamayanlar sonuçlarına
katlanmak zorunda kalacaklardır.
*
akıl, en önemli değerdir.
aklı olmayanın sorumluluğu yoktur ve bu yüzden akıl
imandan önce gelir.
*
ayet'e göre tanrı "aklını kullanmayanlara azap verir
üzerlerine pislik yağdırır".
*
"ben şu kanaat önderine, tarikat şeyhine, parti liderinin
söylediklerine uydum. o'na çok güvendim. sorgulamadım.
o'nun yap dediklerini yaptım. yapma dediklerini yapmadım.
ortada bir suç ya da günah varsa benim değil o'nların suçu
ve günahıdır. masumum."
demenin hiçbir anlamı olmaz.
*
günümüzde islam adına konuşan, vaaz veren, fetvalar yayınlayan,
cemaatların, tarikatların, derneklerin, kurumların.. kısacası
topluma önderlik yapanların, politikacı esnafının
din adına söyledikleri şeylerin doğruluğunu denetlenmeden,
sorgulamadan kabul etmek büyük hatalara yol açar.
*
ayet'te
"ey rabbimiz! biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de
bizi yoldan saptırdılar diyecekler".
*
"ahirette kendilerini aldatanlarla karşı karşıya geldiklerinde güçsüzler büyüklük taslayanlara diyecek ki:
'şüphesiz bizler size uymuştuk; şimdi siz az bir şey olsun, tanrı'nın azabından bizi koruyabilecek misiniz?'
"ey rabbimiz! bizi işte bunlar saptırdılar!
onun için onlara ateşten bir kat daha azap ver! diyecekler.
tanrı da, "zaten hepiniz için bir kat daha azap vardır, fakat siz bilmezsiniz" diyecektir".
Ayet ve aklın çelişmesi, dindar bireylerin temel sorunlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu iki unsur arasında bir bağ kurmak için inanç köprüsünü kullanmadan ayetleri kabul etmek neredeyse imkansız.
Daha önce kalu bela başlığında yaşadığım metafizik bir deneyimi paylaşmıştım, metafiziğin rasyoneliteden uzak olup irrasyonel olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz, metafiziği herkes kabullenemez de dikkate alamaz.yalnızca aklını kullanarak yolunu bulmaya çalışanlar, metafiziği yadsıyıp fiziğe bel bağlayanlar için ayeti kabullenmek pek kolay görünmüyor.
Toplumsallığı ayetler üzerinden inşa etmek ise tarih boyunca liderler için en kolay yol olmuş gibi görünüyor. Ancak bu durum, bireyin bilinç seviyesini düşüren, vasat bir toplumsallık anlayışını da beraberinde getiriyor.
Ayetlere aşırı bağlılık, insanın kendi potansiyelini keşfetmesini ve gerçekleştirmesini büyük ölçüde engelleyebilir. Özellikle günümüzdeki bilgiye erişim imkanları göz önüne alındığında, bireylerin doğruya ulaşmak için bir bildiriciye veya haber vericiye duyduğu ihtiyaç giderek azalmaktadır. Bu durum, ayetler üzerinden kazanılan toplumsallığın neden kısır kalmaya mahkum olduğunu da açıklar. Çünkü ayetler, farklı bilinç seviyelerine hitap edebilmek adına genellikle genel ve yüzeysel bir toplumsallık sorumluluğu yükler. Bu ise bireyin derinleşmesine ve eleştirel düşünmesine ket vurur.
Oysa günümüz insanının potansiyeline uygun bir toplumsallık anlayışı, yalnızca ayetlere değil, aynı zamanda akla, bilime ve eleştirel düşünceye de dayanmalıdır. İnsanlığın sürekli ilerleyen doğası, daha çok yönlü bir bilinçlilik halini zorunlu kılar. Bu bilinçlilik, bireyi dogmaların sınırlarından çıkararak özgürlüğe, yaratıcılığa ve daha kapsayıcı bir toplumsallığa taşıyabilir. Ayetlerin rehberliği, ancak bu tür bir bilincin aracı olduğunda birey ve toplum için gerçek bir değer taşıyabilir.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |