Bu saray nerede ki ?
Hz. süleyman mabedini biliyoruz, duyuyoruz.
peki ya şu meşhur saray ?
bir programda konuk olan bilgili bir zat Hamza yardımcıoğlu'na yarım yamalak bir şekilde aslında bu sarayın bulunduğundan bahsetti.
tabi biz halk olarak ya da kamuoyu olarak ya da her neyse bilmesi gerekmeyen kitle olarak yerini bilmiyormuşuz.
yerini bilenlerin de bazı enteresan durumlarından bahsetti ama sebeplerinden fazla bahsetmedi.
bulundu diyelim , bu saray niye saklansın ki ?
viktorya gölünün kenarında diye bir şeyler geveledi adam.
ben de deli gibi haritada aramaya başladım.
acaba viktorya gölü derken neyi kastetti diye.
Afrika'yı kastetmediği belli de.
kenan bölgesinde ya da arap yarımadasında bu isimde bir göl yok.
vardı da kuruduysa orasını bilemem.
belki viktorya diye kodladı aslında gölün ismi farklı. zaferi falan çağrıştıran bir anlamı var.
ya da taberiye ya da kadeş, lut veya oradaki göllerden birinin kenarında ya da bir akarsuyun kenarında yapılmış olsaydı görüntüsüne bir şekilde ulaşırdık diye düşündüm.
dünyanın en zengin hükümdarlarından biri olan Hz. Süleyman'ın sarayı da alelade bir yerde yapılmadı herhalde.
bölgeye hakim, en güzel manzaraları hatta su manzaralı yapıldıysa şaşırmamak lazım o doğru.
eee güçlü ordularından bahsediliyor ki orduda sadece insanlar değil bazı hayvanlar ve başka varlıklar da varmış.
gösterişli atlar sahibi olduğundan bahsediliyor demek ki büyük çiftlik benzeri haraları, ahırları varmış.
eee ataları olan Hz. Davud ya da diğer büyüklerden fazla uzaklaşmış olamayacağına göre neyin nerede aranacağı da az çok bellidir aslında.
şimdi diyebilirsiniz ki sana ne Kral süleyman'ın sarayından. Ne yapacaksın sarayı marayı ?
Sebe Melikesinin eteklerini dizlerine kadar toplamasına neden olan kristal zemini merak ediyorum.
nasıl bir mimari uygulanmış olabilir ?
kadın aptal değil ya koskoca ülkenin hükümdarı. suyla başka bir şeyi bu seviyede karıştıramaz herhalde. belli ki sağlam bir yanılsama elde etmeyi başarmışlar.
altından bir akarsu ya da şelale geçiyordu ya da göl benzeri bir su vardı ve üzerine sağlam kristalden ya da kuvars taşından saydam bir zemin mi döşediler acaba ?
günümüz teknolojisiyle saydam ya da yarı saydam granit veya buna benzer malzemeler üretebiliyorlar ya da cam tuğla, seyir terası camı üretiyorlar da
o dönemde ne ürettiler acaba ?
çok kalın cam döşeme üretmeyi mi başardılar yoksa ?
olabilir aslında camın fikir babaları fenikeliler.
camdan tuğlalar üretmiş olabilirler ama çok pahalı bir teknik olduğundan saraya döşediler belki.
altını da havuz gibi yapmıştırlar herhalde.
bulsalar ve ziyarete açsalar keşke, meraktan ölüyorum çünkü neyle karşılaştığı konusunda.
2014 yılında bir haber yayınlanmış.
arkeolog Eli shukron 19 yıllık bir çalışmanın ardından Hz. Davud'un sarayının yerini tam olarak belirlediğini açıklamış.
araştırmalarını incil metinlerine dayandırmış.
shukron elinde güçlü deliller olduğundan bahsetmiş fakat akademik çevreler bu buluntuların yüzde yüz doğrulama sağlamadığını ileri sürmüşler.
Milattan önce bin ve biraz daha öncesi bir dönemden bahsedildiği için yaklaşık bir 3000 yıl kadar geriye gitmek gerekiyor ve
arkeolog zion kalesi, fethedilen bölge ve sarayın bulunduğu yerin incil anlatılarıyla örtüştüğünü açıklamış.
biraz daha kurcalayalım:
Kudüs'te, yüksekçe bir yer olan Zion Dağında, hatta dağın zirvesinde, dormition manastırı yakınlarında olarak tanımlanmış. ( Aynı zamanda Hz. Davut'un kabrinin de burada olduğu belirtilmiş ama kesin doğrulanamıyor. )
bir de büyük taş yapıdan bahsedilmiş.
arkeolog eilat mazar tarafından bulunmuş.
sarayın yerini şöyle tanımlamışlar:
davut şehrinin kuzeydoğu yamacının tepesinde, doğudaki zirveye tırmanışı sağlayan basamaklı taş yapının hemen üzerinde. ( incil ve tevrat bilgileri birleştirilerik Nadav na'aman tarafından bu fikir ileri sürülmüş. )
Burası aynı zamanda tapınak dağının güneyindeki iki büyük anıt olarak tanımlanmış.
Bu büyük ve önemli kalıntılardan biri Kral Davut'un sarayı diğeri ise millo olarak adlandırılmış.
anladığım kadarıyla varsayımsal olarak iki bölge tespit edilmiş.
Biri zion dağının zirvesi diğeri ise tapınak dağının güneyindeki kalıntılar.
bu arada bu babillilerle kudüslülerin ne alıp veremediği var acaba ? diye merak ettim.
bunu hala tam olarak öğrenebilmiş değilim ama
Kudüs nere, babil taa nere diye kafamda kodlamışım.
Biri Basra körfezinde öbürü akdeniz'in kenarında.
bu adamlar neyi paylaşamamış acaba ?
Bunun cevabını tam olarak öğrenmiş değilim ama haritaya bakınca aslında aşağı yukarı aynı enlemde olduklarını fark ettim.
arada aşılması gereken çölden oluşan bir coğrafya ve aralarda konaklama noktaları var.
günümüz haritasına bakınca da aynı şekilde Bağdatı'ı ( o günün babil'ini ) Akdeniz'e doğrudan bağlayan yollar var.
İletişim | Künye | KVKK Aydınlatma Metni | KVKK Başvuru Formu | Çerez Kullanımı | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |
|