Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

hattuşaş

paylaş araştır

 

  1. Çorum'un Sungurlu ilçesinin güneydoğusunda Boğazkale ilçesinin 4 km doğusunda olan Kent, tarih sahnesinde, Hitit İmparatorluğu'nun MÖ 17. ile 13. yüzyıllar arasında başkenti olarak yer almıştır.

     
    (Bkz: unesco)(Bkz: alacahöyük)(Bkz: antik çağ)(Bkz: hititler)
  2. yapılan arkeolojik kazılarla hititlerin ölülerini hem beden olarak ( inhumasyon ) hem de yakarak ( kremasyon ) gömdükleri tespit edilmiş.

    birden fazla civar höyükte halka ait mezarlara rastlanmış.

    ilginç olan ise şimdiye kadar herhangi bir hitit kral mezarına rastlanamamış olması.

    bunun sebebi şu olabilir diye düşündüm:

    hititler kendi çağdaşı diğer medeniyetlere kıyasla gösterişten uzak, sade, daha basit bir hayatı tercih etmişler.

    bu nedenle kral mezarları eğer diğer insanlardan farklı ve özel bir şekilde tasarlanmadıysa onları tespit etmek de doğal olarak imkansız hale gelir.

    kral mezarlarının ayırt edici özellikleri var. mezarın yeri, büyüklüğü, yapılış şekli, içinde saklanan buluntular vs.

    şimdiye kadar böylesine bir hitit buluntusu kayıtlara geçmemiş.

    Bu arada hitit uygarlığındaki yönetici sınıfla halkın farklı olması konusu bana her zaman ilginç, tuhaf ve çözülmeye muhtaç gibi geliyor.

    hatti ülkesi daha doğrusu hatti halkı anadolu'nun kadim halklarından biri.

    oysa hitit yönetiminin anadolu'ya sonradan farklı iki teoriye göre iki ayrı güzergah gösterilerek geldiği ve teşkilatlanarak bir ülke kurduğu belirlenmiş.

    gerçekten de tarih aydınlanmayı bekleyen pek çok detayı hala bünyesinde saklıyor.

     
  3. burası, dedi.

    aslında çorum merkeze değil, yozgat'a daha yakın.

    bu taşlar bazalt taşları, biz işliyoruz, dedi.

    burada volkanik bölge mi var ? dedim.

    Yok, dedi Boğazkale'den alıyoruz.

    Peki orada nasıl bazalt bulunuyor ?

    dedi ki: Erciyes dağının patlamasıyla bazalt kayaçlarının buraya kadar ulaştığı tahmin ediliyor.

    sonra karmaşık bir idari planlamadan bahsetti.

    sungurlu, dedi.

    önceden Yozgat'a bağlıymış dedi.

    Sonra galiba Ankara'ya bağlanmış.

    sonra Çorum'un ilçesi yapılmış dedi.

    Boğazkale de sungurlu'ya bağlıyken sonradan ilçe olmuş, dedi.

    Yani tam çözemedim ama idari olarak bir yerler bir yerlere bağlanmış.

    Jade yani yeşim taşından bahsetti. tapınak kalıntısında yeşil taş bulunuyor, dedi.

    Ben de yada taşının yani jade taşının eski asya türk kültüründe de önemi varmış, dedim.

    Yağmur yağdırmak için bu taşın enerjisinden yararlanılıyormuş ya da böyle bir törensel işlemleri varmış dedim.

    Onu bilmiyorum ilk defa duydum, dedi.

    zaten Almancada yeşim, jade demektir, dedi.

    biraz kafam karıştı.

    Türkler yada diyormuş. Almanlar jade diyormuş. Bu iki ifade de yeşim taşına işaret ediyormuş.

    Taşın işlenmemiş ama kübik olarak şekillendirilmiş bir örneği Hattuşa'da bulunuyormuş.

    Buraya kadar tamam.

    wikipedia'ya baktım büyük kübik nefrit bloğu denmiş.

    nefrit minerali bir tür yeşim taşıymış.

    Tapınak kalıntısının orada bulunuyor denmiş.

    muhtemelen orijinal yerinde durmuyor, yeri değişmiş, döneminde dini, mistik bir anlam taşıyordu, denmiş.

    çok tanrılı bir inanca sahiptiler, taş da güneş ve fırtına ile ilintilendirilmiş tarhunna ile bağlantılı olabilir denmiş.

    Almanlar ( daha doğrusu akademisyenleri ) hititlerin kendileriyle bağlantılı bir kültürün uzantısı olduğunu ileri sürmüşler.

    sanırım o nedenle Anadolu'daki arkeolojik çalışmaların pek çoğuna da önayak olmuşlar.

    Tamam

    Kendi tarihlerini aydınlatmaya ve köklerinin belki bir kısmının izini sürmeye çalışıyorlar.

    iyi de oradaki yeşim taşı nasıl açıklanmış acaba ? Çok merak ettim.

    ayakta duruyoruz ve dedik ki şu anda aslında Anadolu'nun tam ortasındayız.

    uydudan bakıyorum.

    Gerçekten de tam ortada, etrafa hakim yüksek bir yer ve su kaynağı da var.

    şimdi bölgenin Çok kurak olmasından şikayetçiler ama bir şelale işaretlenmiş haritada.

    Belki de o dönemde o bölge çok daha sulak bir yerdi.

    Yine de erciyes'e o kadar uzak görünüyor ki bu kadar geniş bir alanı nasıl bir patlama etkilemiş olabilir diye insan merak ediyor.

    neden silahla ateş ediliyor ? dedim.

    kuşlar, dedi bal arılarını havada kapıp yiyorlar.

    onları korkutup kovalamak için.

     
  4. tarhunna ismine kafam takıldı.

    luvicedir denmiş.

    tarhunna, tarhuna, tarhunda, tarhunza, tarhunz, taru gibi çeşitli telaffuzlarından bahsedilmiş.

    hititler pagandı.

    hititlerin baş tanrısının adı da buydu, deniyor.

    hitit hava/ fırtına tanrısıydı denmiş.

    hatti fırtına tanrısı taru ile hitit hava tanrısı tarhunna vs. zamanla birbirleriyle ilintilendirilmiş, entegre edilmiş vs. denmiş.

    bu isim yenmek, fethetmek kökünden geliyor denmiş.

    acaba tarhun otu ile bu ismin bir bağlantısı var mı ?

    Bakalım hemen.

    Tarhun otu: Anavatanı sibirya'dır. Bütün dünyaya oradan yayılmıştır. Çok yıllık bir yavşan türüdür. Anadolu'da da yetişir. Eskiden beri bilinen ve tüketilen bir baharatın kaynağıdır. Bayburt'ta yaygın olarak bilinmekteymiş. Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan'da üretilen bir içeceğe de aroma vermesi için kullanılıyormuş ve bilinen bir baharatmış.

    tadı anasonu andıran bu baharat Anadolu'da börek, makarna, salata, dolma, çorba gibi pek çok yemekte tatlandırıcı olarak kullanılıyormuş.

     
  5. tarhun, tarhana otu olarak da biliniyormuş.

    bu durumda tarhana ile tarhun arasında etimolojik olarak bir bağlantı vardır da diyebiliriz.

    belki tarhana ismi, tarhundan geliyordur. yani içine konduğu için ismi de oradan almış olabilir.

    Anadolu'da sadece Bayburt'ta değil Ankara, Antep gibi pek çok şehirde biliniyor ve çoğaltılıp yetiştirilip tüketiliyormuş.

    Rivayet odur ki bu bitki Sibirya'dan Türkler vasıtasıyla taşınıp dünyaya tanıtılmışmış.

    belli ki giriş yaparken kafkaslar yolunu kullanmış olan aromatik bir bitki çünkü kültürel olarak kafkas bölgesi, gürcüler, ruslar bu baharatı yaygın olarak içeceklerinde vs. kullanmışlar.

    fırtına tanrısı tarhunna ile bir bağlantısını şimdilik bulamadım ama ekşide bir yazar ismiyle her nedense ilintilendirmiş ( serendipity )

     
  6. tarhun arapçadır diyenler olmuş.

    ingilizcesi tarragon, almancası estragondur denmiş. Tabi almancası macaristan'ın eski merkezi olan kalesiyle ünlü estergon şehrini anımsatıyor ama anlamlı bir bağlantı kurulmamış.

    farsça tar: yaş, ıslak anlamına geliyormuş.

    bitkinin latincesi artemisia dracunculus, yani aslında ejderhayı çağrıştıran bir ismi var ama onunla da anlamlı bir bağlantı kuramadım gibi.

    aslında biraz ipucu buldum gibi:

    drago, dragon olarak bildiğimiz ejderha

    türk kültüründe güçlü ve kudretli bir varlık olarak kabul edilip betimlenmişmiş.

    Aynı zamanda hava ve suya egemenliği simgeliyormuş.

    Anadolu Selçukluları döneminde dragon yani ejderha bulut şeklinde simgelenmişmiş ve

    doğanın gücü, refah ve zenginliği sembolize ediyormuş.

    şimdi konu iyice çorbaya dönmüş olabilir ama şöyle özetleyebiliriz aslında:

     
  7. tarhun, tarragon, estragon, artemisia dracunculus ...

    dracu : romencede ejderha; aynı zamanda iblisle de ilişkilendirilmiş.

    Dragon: büyük yılan, ejderha

    Anadolu Selçuk sanatında ejder figürleri: takvim hayvanı ya da gezegen sembolü olarak da kullandıkları ejder figürleri insan başı, boğa başı, ya da hayat ağacı figürüyle birlikte temsil ediliyorlarmış. Ağırlıklı olarak bereket, refah, güç ve kudreti temsil ediyormuş.

    Tarhunna: hititlerde bolluk, bereket, fırtına, hava tanrısı olarak betimlenmiş.

    çelişki şu ki: üç çatallı yıldırım ya da boğa ya da boğaya binmiş insan olarak simgelenmişmiş.

    yani selçuklulardaki gibi ejderha ya da bulut simgesi kullanılmamış.

     
  8. sanırım ejderha mevzusuna girersem bir daha çıkamam.

    Yaygın olarak eskiden günümüze pek çok topluluk ejderha simgesini kullanmış ve taşların üzerinde betimlemiş.

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.