Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

son ada

paylaş araştır

 

  1. yaşar kemal'in, hakkında "zülfü büyük kapıdan bu romanıyla girmiştir" dediği zülfü livaneli romanı.

    romanda huzur dolu, ütopik bir adada yaşayan insanların, adaya yerleşen eski devlet başkanı sonrasında hayatlarındaki ve adadaki değişimler anlatılmaktadır.

    bana, sineklerin tanrısı ve hayvan çiftliği romanlarından aldığım tadı hatırlatan, livaneli'nin yazarlığını gözümde bir kademe daha artıran romandır.

     
  2.  
    (Bkz: zülfü livaneli)
  3. ve sahnede insanların hayatı üzerinde hüküm süren ,mağlubiyeti kabullenemeyen bir insan ve

    mutlu hayatlara acımasız dokunuşu ,

    üstelik bunu kendine reva gören diktatör bakış dolu bir hikaye..

    yaşanan haksızlığın tavan yaptığı bir öykü daha..

    yine kızgınlığımızı üzerinde toplayan, haksızlık karşınsında suskunluğun neticelerine boyun eğiş ve düşünemeyen beyinlerin belki de hakettikleri hazin son...

    hayatta kaybetmiş bir başkanın ,mutlu insan görme tahammülsüzlüğü ile sonuçlanan ömür yangını..

    ve güzel,güzelden öte rüya gibi bir adanın , sadece hane numaraları ile birbirlerini tanıyan ada sakinlerinin eski dostları martılara mahcup düştükleri hazin bir öykü.

    1 numaranın kandırılışı, 7 numaranın sırrı ,22 numaranın suskunluğuve iki gencin yaşam mücadelesi..

    yitik hayatlar ve yitik umutların saklanışı dolu cennet adanın ölmesi ve o cenneti kendi elleriyle kaybedenlerin yeniden huzura dönme umutları ..

     
  4. 'bu ülkenin insanlarına hep inandım,güvendim' gibi temeli olmayan bir cümleyi yıllarca her platformda tekrarlayan derinliksiz bir yazarın romanlarından biri.

     
  5. bir şapkanın, düzeni, oksijeni, birlik beraberliği yıkmasının anlatıldığı livaneli kitabı.

    bir yerde insan varsa orası hem hayat bulmaya hem de yok olmaya mahkumdur.

    hiç unutmam, karadeniz turundayız. öyle güzel manzaralardan geçiyor ki yolumuz anlatamam. fazla oksijenden ölebiliriz de.

    birden arkadaşım soruyor:

    -buralar ne kadar güzel, doğal, mis gibi ( yerleşim yeri değil tabi)

    -aman ağzını hayra aç, buraları fazla kimse farketmesin, insanın değdiği dokunduğu yer, ya gül bahçesidir ya da cehennem. genelde tercihlerini cehennemden yana kullanırlar ya neyse..

    bir de şapkalıların eline düştüyse vay haline..

     
  6. "Darbeci bir başkan, emeklilik yıllarını geçirmek üzere, herkesin her şeyiyle hoşnut olduğu cennet bir adaya yerleşir. Başkan, ruhuna dek işlemiş olan yıkıcılık potansiyelini, geçmiş politik gücünden de yararlanarak kullanmaya kararlıdır. Bu doğrultuda tüm adayı etkileyebilecek müdahalelere girişir.

    Önceleri sıradan görünen bu müdahaleler, sonunda düşmanı düşmana kırdırmaya dek varacaktır. Başta martılar olmak üzere, ada halkı dahil tüm canlılar Başkan'ın acımasızlığından nasibini alacaktır. Bu arada durdurulamaz görünen bu gidişe direnen bazı sesler de vardır..."

    Zülfü Livaneli'nin yaptığı tasvir ve anlatımlarla Kenan Evren'i akla getiren alegorik romanı.

     
  7. İnsan olduğumuzdan mütevelli yok etmeye meyilliyiz. Varlığın şiddet ile sınanması realitesi ile birlikte herkesin de farklı yok etme/şiddet taktikleri oluştu. Kimi kılıç ile, kimi yasa, kimi düzen, kimi demokrasi, kimi darbe, kimi sahte iyi niyeti, kimi fikir, kimi savaş, kimi kaos, kimi evet kimi kimi...

    Tarih itibari ile birçok kişinin bir ütopyalar ülkesi/adası oldu ki çoğu insanın da hayalini kurduğu yerdi. Bacon, More, Campanella, Şeyh Bedrettin, Yaşar Kemal... okuyup o düş aleminde olmak dahi kutsaldı. Lakin Livaneli'de bunlardan farklı olarak o yarattığı ütopya adasının adım adım yok oluşunu görüyorsunuz. Esasında; politikanın, egemen gücün ihtirası, disiplin adına insanları tek tipleştirme, doğaya zarar, tek adamlığın bir nevi süregelen halini düz bir mantıkla ele aldığı bir özeti.

    Bir ada ve oraya yerleşen bir topluluğun doğal yaşamı. Mutlular... sınırlar Yok, üstünlük Yok, zincirler yok, hırsızlık Yok, ölüm Yok, zulüm yok, güzelim adayı kapitalizme peşkeş çekme düşüncesi Yok, ırk-dil-din-cinsiyet-mezhep-partiden dolayı ötekileştirme Yok, açgözlülük Yok, stokçuluk yok ve kısacası 'ben-benim-benimdir' jargonu yok.

    Sonra bu adaya gelen kötü bir adam; doğanın dengesi ile oynar sırf 'hep ben' olmak adına. İnsanlar kapı numaralı ile anılıyor. Maraş geldi ya aklıma, neyse konu bu değil!

    Güzel bir dünyada yaşamın inşası hakikaten zor ama yıkım o kadar kolay ki... Susmak ve boyun eğmek ile başlıyor bu yıkım. Sonrasında göz yumma ile başlayan Yok oluş. "Bu adamların korktuğu tek şey soru. Soru sorulmasından ödleri kopuyor. Sorgulayanlar ise buna mecbur olduklarını hissederek, kendilerini Yok etme pahasına direnişlerini sürdürüyorlar. İsa gibi, Spartaküs gibi, tarihteki birçok örnek gibi."

    Kimine göre belki bu cengi Martılar kazanıyor ama nihayetinde ada Yok oluyor. Umutlar tükeniyor. Yani o kötü adam Emeline ulaşıyor. Zafer onun bana göre. Nefret tohumları ekmiştir insanın kalbine. Sadece insanın değil hayvanların, bitkilerin, taşların, denizlerin dibine... geride bıraktıkları belki de yüzyıllar boyu kendini gösterecek, hissettirecek.

    "Zaten bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur."

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.