Türkiye'nin memur portalı

ortak acılar, ölümler sonrasında söylenir.

türkiye çoktan yönetilebilir olmaktan çıktı. artık, savruluyor.

ilk doğum sonrasında pek görülmeyen kutlamadır.

olacaksa abartıya kaçılmamalı, yozlaşmaya neden olmamalıdır.

kişinin doğduğu gündür ve o kişiye özeldir.

bazı durumlarda sahiplenilen hayvanlar için de özel bir anlamı olabilmektedir.

kişiler her zaman gündüz doğmazlar. bazan da hava karardıktan sonra doğarlar. bu durumda "neden doğum gecesi denmiyor?" sorusu akla gelebilir.

türkler, doğum günlerini hatırlasalar da kutlama yapmazlar. kutlama, batılılardan geçmiş bir adettir. abartılmadan basit bir hatırlanma şeklinde olmalıdır.

pasta üzerindeki mumlara üfleyip "iyiikiii dooooğğğduuuun bilmem ne" gibi saçma salak ifadeler bana aptalca geliyor.

ilköğretimde ve öncesinde çocuklar bu kutlamalara bağımlı hale getiriliyorlar.

tamam!..bize ait olmayan bazı adetler taklit edilebilir ama, maymunlaşmadan. rahmetli gâzi' nin o sözünü hatırlayalım:

türk milleti bir maymun değildir. hiçbir milleti taklit etmeyecektir. türkiye ne amerikanlaşacak, ne de batılılaşacaktır. o, sadece özleşecektir (türkleşecektir).

atsız beğ de;

yüzde yüz türk olduğun gün cihan senindir.

diyerek aynı konuya vurgu yapmıştır.

sözün özü..doğum günü kutlama anlayışına (maymunlaşmadan), türk damgası vurmalı ve türk standartlarına uygun hale getirmeliyiz.

aldığı darbenin şiddetiyle sarsılan ancak yıkılmayan kişinin söylemidir.

bugün izmir' in 6.6 ya da 6.8 şiddetiyle sarsıldığı söyleniyor.

ölçümler her zaman doğru sonuç vermez. bir de hissedilen vardır. sıcaklık ölçümlerinde olduğu gibi.

bu yüzden zaman içinde doğru değerin 7.1 şeklinde düzeltileceğini umuyorum.

tanrı elçisi' nin 28 ekim' i 29 ekim'e bağlayan gece doğduğu ne malûm?

bunun ne gibi bir bilimsel geçerliliği var?

doğum gününün kayıtlarını kim tutmuş,

bu kayıtlar şimdi nerede?

sorularını akla getiren başlıktır.

böyle bir devirde islâm' ı hurafelerle kirletmenin islâm' a ve müslümanlara ne faydası var?