hükmünün verildiği mahkemede yaptığı savunmanın tamamı üniversitede okullarda vatandaşlık dersi olarak okutulması gereken devrimci. seçtikleri yolun tek çare olmadığını tartışabiliriz elbette ama son nefeslerine kadar inandıklarını hatta son nefeslerinde bile haykırdıklarını inkar edemeyiz.
68 kuşağında toplumun temel çelişkisi ; "kim daha çok top sektirecek , bugünün tarzı kim olacak, kim daha iyi şarkı söyleyecek" üzerine şekillenmiyordu. o zamanın konjonktürüne uygun olarak üretim araçlarının ve üretilen değerlerin kim tarafından paylaşılacağı konusu sağcılar ve solcular arasında farklı şekillerde ele alınınca bu fikren doğru ama uygulamalarda yanlış bir çatışma sürecinin başlangıca oldu. yani memleketin kurtuluşu her iki taraf içinde kendi fikirlerinin uygulanması halinde mümkün olacaktı. sağcı için kendi fikri, ekonomik modeli memleketi kurtaracaktır, solcu için kendi dünya görüşü, ekonomik modeli. bu mücadele içinde dönem içinde öne çıkan kimseler olmuştur ancak bu kimselerin bir kahraman mı yoksa bir terörist mi olduğu o dönemin hakim siyasal görüşüyle paraleldir. atatürk'ün "kahraman" olması ile deniz gezmiş'in "terörist" olması bu noktada değerlendirilmelidir. şimdiki egemen siyasal görüş deniz gezmiş'i "terörist" ilan eder ve dahi deniz gezmiş'i anmak dolayısıyla bu organizasyonu düzenleyen kişileri "suçlu"yu övmekten yargılar. bu gayet doğal karşılanmalıdır, şaşılacak bir durum yoktur. zira apolitikleştirmenin, caydırmanın bir aracı da hukuk düzenidir. ancak bu devran hep böyle dönmez, bu düzen hep böyle gitmez.
bu ülkede menderes kadar deniz de bilinse işte o zaman taşlar yerli yerine oturur ve belki o zaman nasıl demokratik, özgür bir ülke olunur ucundan kıyısından yaşanmış olur. zira onlar sadece özgürlük istedi, birileriyse onlar için ölümü layık gördüler.