Peygamberler, Dinler...
Belki de hepsi, insanın kendi elleriyle kurduğu yüceliklerdir.
Kavramları, şahısları tanrılaştırmak...
İnsanın eski zaafı bu:
Anlamak yerine tapmak, sorgulamak yerine secde etmek.
Dogmaya tutunmak kolaydır;
çünkü düşünmek cesaret ister.
Hem de sıradan bir sorgu değil bu,
avukatlık yapmak için değil,
neler olup bittiğini, gerçekten olup biteni anlamak için düşünmek.
Cesaretle, derinlemesine.
Eğer bir dinin, bir peygamberin, bir kutsalın
senin ona neferlik etmenle ayakta kaldığını düşünüyorsan,
Vah ki ne vah, o zavallıların haline!
Tanrı, kendisine kalkan gereksinimi duyan değildir.
Tanrı, kendisine yapılan neferliği bir hakaret saymalıdır.
Çünkü ilah olan, senin onu korumana muhtaç değildir.
Sen kimsin ki Tanrı'yı kurtarabilesin?
Senin hamasetinle, senin savunmanla mı baki kalacak o?
Peygamberler;
Bir zaman sonra efsaneye dönüşüyorlar,
çünkü onlara susarak inanılıyor.
Ama bir suskunluğu boz,
bir düşünceyle yaklaş,
bir avukat gibi değil de bir insan gibi bak
Kutsiyetin cila gibi döküldüğünü göreceksin.