Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

kapının gıcırdaması

paylaş araştır

 

  1. kapıyı duvara tutturan ve hareketini sağlayan menteşe dediğimiz aparatın buharlaşma toz gibi etkenlerle yağsız kalması sonucu kapıyı açar kaparken menteşelerden gelen sinir bozucu ses.

     
  2. kapının bağlantı yerlerinin aşınması, yağ oranının düşmesi sonucu her kapı açıldığında, herkesi sinir eden bir sesin ortaya çıkması durumu. Bu ses üst komşuya bile ulaşabilir özelliğe sahiptir.

     
  3. kapının uzun süre kullanılması durumunda, kapıyı açıp kapattıkça kapıdan gelen sinir bozucu seslerdir. bu seslerin gitmesi için kapının bağlantı yerlerinin yağlanması gerekmektedir.

     
  4. oynamayı çok seven kişilere, bu seste dahi oynayabileceklerini söylendikleri başlıktır. hafif yağlama ile gıcırtı sesinin ortadan kaldırılabileceği, ve insanın sinirini bozan durumun yok edilebileceği konudur.

     
  5. kapı gıcırtısına oynayanları mutlu eden, diğerleri için ise çin işkencesine tekabül eden bir sestir. yok etmek için en pratik çözüm yağlanmasıdır, zeytin yağının bu gibi durumlarda etkisi tartışılmazdır, tavsiye edilir.

     
  6. işleyen demirin parıldadığının bilinmesine rağmen kapının çok kullanılması neticesinde ortaya çıkmasından ötürü çelişkili bir durum oluşturan rahatsızlık verici ses. Birkaç damla makine yağı ile susturulması mümkündür.

     
  7. yağlanması ile sorunun ortadan kalkacağı durum.

     
  8. insanın sinirini bozan durum.

     
  9. Korku filmlerinin baş aktörü kapıların filmlerdeki repliğidir..

     
  10. Yıllar öncesine ışınlayan konu.

    Bir kütüphane müdavimi olarak sınavlara çoğunlukla kütüphanede çalışarak hazırlanıyordum.

    amfi büyük, akustik berbat, sınıf kalabalık, hava soğuk,

    ses gelmiyor şakşakşakşak ses gelmiyor şakşakşakşak ( bir anda tribüne bağladım, neyse )

    Hocanın sesi duyulmuyor.

    Amfinin arkasından biri köşeleri olmayan bir şey bıraksa aşağıya inene kadar tıngırtısını dinliyorduk. Hey gidi günler.

    ses Duyulsa da ders ağır aksak gidiyor, tempo düşük, bana fenalık geliyor.

    Kahvemi alıp kütüphaneye yollanıyorum.

    Her şey güzel yolunda da kütüphanenin kapısı eski amerikan barlarının kapısı gibi ikide bir garç gurç açılıyor. Arkadaş öyle gürültülü gıcırdıyor ki. Kendi kendime dedim ben bu sorunu çözerim.

    Evde dikiş makinesinin yağı vardı. Makine yağı işte bilmiyorum içinde ne var.

    Aldım bir gün onu, okula gidip kütüphane görevlisinin önüne koydum. Hiçbir şey söylemedim. Önce 6-7 saniye kadar yüzüme baktı. Ben sürekli okumaktan iyice mala bağlamışım konuşamıyorum. Belki de soğuktan, ya da içimdeki kasvetten. Sarı yapraklar uçuşuyor, naylon poşetler uçuşuyor, hava soğuk, her yerde bir hüzün. Konuşmadım işte adamla.

    Neyse çok geçmeden anladı.

    Haaaaa dedi. Kapıyı yağladı.

    Konuyla ilgisi var mı bilmiyorum ama kütüphane bir iki ay sonra esaslı bir tadilata girdi ve çok daha güzel bir şekle kavuştu. Biz o arada öbür fakültenin görece kocaman camlı aydınlık kütüphanesine takıldık. Hamam böcekleri gibi radyatörlere yapıştık, eski Fransız kütüphanelerinden İsveç'in kocaman camlı binalarına geçmiş gibi olduk. Tek sorun bizim kitapların orada olmayışıydı ki onu da evden taşıyarak çözdük. Duvar yazılarınınsa hocalar ya da idari kadro tarafından kesinlikle takip edilmediğine eminim ki çoğu hayatın anlamını daha o yaşlarda çözen öğrencilere ait acımasız yazılardı. Hatırladıkça hala sesli gülüyorum.

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.